Balıkçıların “deniz salyası" olarak adlandırdığı 'müsilaj' yani denizdeki mikroorganizmaların atık sularla birlikte oluşturduğu tabaka günlerdir Marmara Denizi'nin yüzeyinde etkili oluyor. Özellikle Pendik ve Kartal sahilinde dün görülen tabaka kirlilik endişesi yarattı. 

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yelda Aktan, tabakanın 'deniz salyası' olduğunu belirtti.

Aktan, “Bir süredir kıyılarımızda gözleniyordu ancak denizdeki hareketlilik sonucu son günlerde biraz daha ortaya çıktı. Temel olarak söyleyebileceğim aslında doğal organizmalar, denizde yaşayan normal canlıların ortam şartlarındaki bazı bozulmalar sonucunda aşırı artış göstermesinden kaynaklanıyor. Yani ekosistemde bir yerde bir tıkanma var ki bu canlılar, fırsatçı olan türler aşırı derece üremeye başlıyorlar. Bunu tetikleyen faktörleri şöyle sıralayabiliriz; deniz şu anda çok hareketli, bütün kış boyunca dip sularında biriken bir besin tuzu vardı, bu hareketlenmeyle birlikte bunlar yüzeye çıkıyorlar ve yüzeyde de havaların ısınmasıyla birlikte genellikle bahar aylarında görülüyor bu tip artışlar. Uygun sıcaklık ve ışığı da bulduğu zaman aşırı artış gösterebiliyor. Bunlar zaten doğal ortamda bulunan canlılar ama bazı faktörlerdeki değişimler; mesela aşırı atık girdisi gibi etkiler bunların aşırı artışına sebep olabiliyor. Kirlilik bu dengeyi bozuyor. İstanbul kıyılarında yoğun bir evsel atık var, sadece İstanbul kıyılarında değil Marmara Denizi'ni havza bazında düşünmek lazım, bir çok büyük şehir var, bunun dışında endüstriyel faaliyetler var. Bunlardan giren atıklar her ne kadar arıtım tesisleri belediyeler tarafından çalıştırılsa da kontrolsüz giren atıklarda var endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan, dereler yoluyla giren. Bunlar tabi ki bu canlıların artışını tetikliyor" dedi. 


“MARMARA DENİZİ ÇOK BÜYÜK BİR BASKI ALTINDA"

“Bu canlılar ışıkla yüzeyde buluştuğu için öncelikle yüzeyde gelişim gösteriyor" diyen Aktan, "Fakat bunlar çok kısa ömürlü canlılar, 15 gün, 3-4 hafta sonra yavaş yavaş ölüp dibe çökmeye başlıyorlar. Dibe çöktüklerinde de ayrışmaya devam ediyorlar bakteriyel faaliyetle ve dipte oksijensiz ortam oluşturabiliyorlar. Birinci etkisi bu. Onun dışında eğer bu organizmaları laboratuvar çalışmalarından sonra söyleyebiliriz; her hangi bir toksik salgılayan bir tür varsa, bu salınımla denizdeki canlılara besin zinciri içinde insana kadar uzayan zarar verebilir. Görsel kirlilik oluşturuyor. Dipte çöktüğü zaman balıkların ya da diğer kaçamayan canlıların üzerine örterek habitat kaybına sebep olabiliyor. Aslında birçok etkisi var. Biz sadece deniz yüzeyini görüyoruz ama tüm suda ve dipte bunun etkisini görebiliriz. Marmara Denizi özellikle Prens adaları dinamik bir sisteme sahip kısa sürede hareketlenmeyle birlikte besin tuzları tükendikten sonra bunlarda yavaş yavaş ölmeye başlayacak. Su hareketleriyle oksijenlenmeyle normale dönecek. Ama su hareketlerinin daha az olduğu bu müsilaj oluşumu ya da balıkçı dilinde 'salya' ya da 'lez' kıyılara vurup da hareketsiz bölgelerde daha uzun sürebiliyor bunların kaybolması. Mesela İzmit Körfezi'nde 2007 yılında çok yoğun olarak yaşanmıştı, orası biraz daha hareketsiz bir bölge, su değişim kapasitesi çok fazla değil. Etkileri çok daha uzun olabiliyor. Balıkçılar '10 yılda bir görülüyor' diyor balıkçılar aslında aradaki yıllarda da zaman zaman gözleniyor ama çok olmuyor. Ama genellikle böyle bir döngüsü var, 2-3 yılda bir tekrarlıyor bu olay. Sadece Marmara Denizi'nde değil Kuzey Ege'de de aynı sorun var. Ama oralar daha dinamik bir yapıya sahip olduğu için çok kalıcı olmuyor. Marmara Denizi çok büyük bir baskı altında hem insan faaliyetleri hem iklimsel değişiminde etkisi var. Sıcaklık normallerinde üzerinde seyrediyor. Bunların hepsi bir etken" şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim