Yangın ekolojisi uzmanı ve çevre bilimci Prof. Dr. Tuncay Neyişçi günümüz Türkiye'sinin bir gerçeği haline gelen orman yangınları hakkında kaleme aldığı yazı ve Diken.com.tr'ye yaptığı açıklamalarla toplumdaki ezberleri bozan bir tutum sergiliyor. Prof. Neyişçi 'Fikir Turu'nda yayınlanan makalesinde büyük orman yangınlarında ortaya çıkan enerjinin büyüklüğü anlatmak için Hiroşima'ya atılan atom bombası örneğini veriyorr.

Hiroşima'ya atılan atom bombasına eşdeğer enerji...

Şiddetli yangınlarda her 5 ya 6 saat içinde (ya da 400 hektarlık 2-25 cm çap ve 20-25m boyundaki ağaçlardan oluşan orman yandığında) açığa çıkan toplam enerji miktarı Hiroşima’ya atılan 13 kilotonluk atom bombasına eşdeğer enerji açığa çıkar. Bu büyüklükteki bir yangına 20 ton suyu belirli yükseklikten bırakan uçakla söndürmek olası değildir ya da bir başka ifadeyle; o büyüklükte bir yangını uçakla söndürmeye çalışmak harıl harıl yanan bir odun sobası ateşini tükürerek söndürmeye benzer. Son yangınlarda gördünüz, ateş üzerine su atarak orman yangını sönmemiştir. Manavgatta yağmur yağdığı için söndü. Marmaris’te orman bittiği için söndü. Yani uçak ve helikopterlerden su atıldığı için değil. Uçak ve helikopter orman yangınlarının enerjisinin az olduğu yerlerde müdahale ederse etkili olabilirler onun da etkisi sınırlıdır. “

Etkisiz, masraflı ve gereksiz...

Bu tür müdahaleler, büyük ölçüde kamuoyunu tatmin etmeye ya da yanlış yönlendirmeye yönelik, etkisiz, masraflı ve gereksiz bir çabadır. Bu konularda raporlar yazmış ve raporlar okumuş bir akademisyen olarak uçağın ve helikopterin etkin kullanılabileceği alanların belli ve sınırlı olduğunu söyleyebilirim.

Yanan bölgeleri hemen ağaçlandırmak doğru mu?

Daha yangınlar sönmeden, başta Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) gibi güvenilir ve saygın kurumlar olmak üzere, yapılacak öncelikli başka hiçbir şey yokmuş gibi, ağaçlandırma kampanyası yarışına soyunmalarını çok yanlış ve aceleci kararlar olarak görüyorum.

Yangın sonrası yapılacak olan alanın dozerler ve kepçelerle alt üst edilerek derhal ağaçlandırılması değil, doğaya kendini yenileyebilmesi için bir yıllık bir şans verilmesi. Zira doğa, kızılçam ormanları ve makiler bizlerden çok daha öncede, milyonlarca yıldır yangınlarla uyumlu yaşamayı, yangın sonrası koşullarında alanı yeniden ormanlaştırmayı öğrenmiş genetik kayıtlarına dâhil etmişlerdir. Kendilerini yenilemeyi bizden çok daha iyi bilirler. Bu bir yıl onlara yeter.

‘Sloganlarla ezber tekrar ediyorlar’
Diken.com.tr'ye konuşan Neyişçi’ye göre akademisyenler, sivil toplum kuruluşları (STK) ve vatandaşlar da bu yangınlardan sorumlu: Neyişçi gazeteci Ayşegül Kasap'a verdiği röpotajda şunları söyledi...

“Bir akademisyen olarak bütün orman fakültelerini suçluyorum. Bütün akademiyi suçluyorum. Bütün STK’yı ve bütün halkı suçluyorum. Neden? Eğer orman yangınlarının hepsi yüzde 90 insan kaynaklıysa halkın duyarlı olaması lazım. Halkın duyarlı olaması için STK’ların destek vermesi lazım. Akademisyenlerin de OGM’nin de destek vermesi lazım. Bu işin tek bir suçlusu tek bir sorumlusu yok. Toplumsal bir olaydan söz ediyoruz bunun çözümü de toplumsaldır.

Orman yangınları çıktığı ilk andan itibaren STK’lar ‘Ciğerlerimiz yanıyor’ der. Arkasından ‘Uçak helikopter var mı yok mu’ diye sorar. Çok sloganvari, derinliği olmayan söylemlerle ortaya çıkıyorlar. Oysa sivil toplum örgütlerinin de biraz araştırma yaparak içi dolu, sorunu çözebilecek söylemler geliştirmeleri lazım. Ezber tekrar ediyorlar.”

Editör: TE Bilişim