SON MÜHÜR - ZEYNEP GÜNAY

Selçuk Karakülçe, ‘Tam kapanma olur mu’ sorusunu yanıtlarken vatandaşın pandemi şartlarında şikayetçi olduğu konulara değindi.

“Salgın dediğimiz zaman bizim Demokratik Sol Parti olarak ilk günden beri çok sıkı tuttuğumuz bir süreç ve sürekli iktidarı, Sağlık Bakanlığını bu konuda uzmanları uyardığımız, dikkat çekmeye çalıştığımız birçok nokta var. Şimdi içimizin kanadığı nokta bu rakamın 60 binlere ulaşması bir de öncesinde günlük can kayıplarının 250’lere ulaşması. Bir taraftan bu sorunun altından nasıl kalkılacağının cevabı aranırken diğer taraftan da insanları bu işlere ikna etmekte ciddi sıkıntılar ortaya çıkmakta. Bu sıkıntılar nelerdir diye düşündüğümüzde maske takmada, mesafeyi korumada ya da aşı olmaktan imtina etmekteler. Aynı zamanda bütün bunlar olurken bu salgının bu boyuta gelmesine olanak ve fırsat veren, insanlara bu ayrışmayı tavsiye eden, insanların kongre salonlarını doldurup binlerce insanı yan yana getirmeleri ve bunu Türkiye satında göz göre göre, göze parmak şeklinde yapmaları elbette topluma bunu tavsiye edenlerin ve bunlar olurken buna karşı çıkmayanların inandırıcılığı elbette sorgulanacak. Yani biz topluma neden maske takmıyorsunuz, neden yan yana yürüyorsunuz, neden kapalı yerlerde duruyorsunuz dediğinizde söylediği çok basit şeyler var. Yani bu hastalık burada bulaşıyor da kongre salonlarında bulaşmıyor mu? Efendim okulları kapatmaktan bahsediyoruz. Okullarda bulaşabiliyor, restoranlarda bulaşabiliyor ama diğer yerlerde bulaşmıyor gibi insanlarda haklı bir gerekçe var. Ve buna da en büyük tepkiyi vermesi gerekenlerin başında birisi Sağlık Bakanı, diğeri de Bilim Kuruludur. Bilim Kurulu’nun buradaki özelliği nedir? Önerileriyle insanlara tavsiyeler sunaraktan bir yol gösterici olması. Ama önerdikleriniz hala bir yola çerçeveye girmediyse sizin sözünüzün dinlenilmediği algısı yaratılmıştır ki bu da son derece yani ben şahsen Bilim Kurulunda olsam sözümün dinlenilmediğini düşünürüm, bir işe yaramadığımı da düşünürüm. Gerekirse istifa ederim, belki daha çözüm bulabilecek birileri olabilir diye aklımdan geçer. Diğer bir süreçse insanların aşıya karşı yaklaşımları. Aşı konusunda insanları inandırmak zorundayız. Biraz önce incelediğim rakamlarda toplumun %25’i gibi bir kesimin aşıya inanmadığı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu da tekrar hem Bilim Kuruluna hem de bu konularda çalışan Bilim Adamlarına çok ciddi görevler düşüyor. Buna toplumu kesinlikle inandırmak zorundayız. İçinden geçtiğimiz süreçte yaşadığımız olay, viral bir hastalık. Tabii bu bir kısmında veteriner hekimi olduğumu ve bu tür bakteriyel veya virolojik enfeksiyonlara karşı fena altyapım olduğunu da belirtmek isterim. Viral enfeksiyonların herhangi bir ilaçla tedavisi söz konusu değildir. Viral hastalıkların yegane çözümü, bir kere bu maske mesafe denilen yöntemle hastalıklardan uzak durmanın yanında bağışıklık sisteminizi dirençli tutabilmek. Sağlıklı bir yaşama, huzurlu bir ortama ihtiyaç duyduğumuz noktalardır. Onun haricinde ilaç kullanılmasının yegane sebebi sekonder enfeksiyon dediğimiz virüsün sebep olduğu, işte boğaz ağrısıdır, akciğer enfeksiyonudur, eklem romatizmasıdır, eklem ağrılarıdır, bunlara karşı belki direnci bir noktaya geliştirebilmektir.”

KARAKÜLÇE, İZMİR'DE 'RUMCA İSİM' TARTIŞMASINA TEPKİ GÖSTERDİ

“Küçük bir parantez koymak istiyorum. Ben bu yaşananlardan ciddi sıkıntı duydum. Sonra dayanamadım Tunç Soyer’e bir mesaj attım. Dedim ki, ya bunlar Fesli Kadir’in yanı başında duran Fesli Kadir ki, keşke Rum kazansaydı diyen adamlar değil mi? Bunlarla beraber olan adamlar değil mi? Bir kişi çıkıp bunu söylemez mi? Bakın İzmir’de 16 tane Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili, bir o kadar Belediye Başkanı bir o kadar görev yapmış insandan bir tanesi bunu söylemedi. Rumcaymış. Yahu siz burada Rum kazansaydı diyen Rum’a bu memleketi peşkeş çekecek insanların yanı başında durmuş insanların cenazesini taşımış insanlarsınız. Siz nasıl burada kalkmış tarihi iki tane isme aslında Sayın Tunç Soyer’in yaptığı çok haklı şeyler vardı. O turizm parasını falan gündeme getirdiler. Bunları bile savunamadılar, içimiz kan ağlıyor. Koskoca örgüt birbirine girmiş, muhalefet böyle olmaz… Bir bırakın kendinizle uğraşmayı. İnsanlar sizi böyle yiyorlar, böyle aşındırıyorlar.

'EY İZMİRLİLER! VERİN YETKİYİ, BUNLARA NASIL HESAP SORULURMUŞ, NASIL DERS VERİLİRMİŞ ANLATALIM SİZE'

Ey İzmirliler! Verin yetkiyi, bunlara nasıl hesap sorulurmuş, nasıl ders verilirmiş anlatalım size. Ey Türkiye! Ama maalesef bu algı yönetimi, basınla beraber ortaya çıkan bir tablo var. Çünkü basın özgürlüğünü yitirdikçe, basın tekellere döndükçe, sağduyu ile bu işi yapmaya çalışan, bu ülkeyi seven, çünkü Demokratik Sol Parti arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Alnında tek leke olmayan parti olmuştur. İktidar olmuştur. Rantlarda adı anılmamıştır, geçmemiştir. Ve bugün aynı kadrolardan dersini alan ki bizler, ben Ecevit ile siyasi mesai yapamadım. Ama onunla beraber siyasi mesai yapmış bütün abilerimiz halen partide ciddi çalışmalar ve biz bunları sürekli tartışıp sürekli her türlü imkansızlığa rağmen Demokratik Sol Parti bugün 22 yıldır devletten tek kör kuruş almadan siyasi hayatını sürdüren ve seçime girebilme yeterliliği olan 20 partiden biridir. Biz dün AK Parti’nin yaptıklarını onaylayıp, bugün eleştirip de siyasi yoluna devam eden insanlardan değiliz. Dün ne söylediysek, tabii doğru bazen değişebilir bunu da kabul ediyoruz. Ama bizim söylediklerimiz halen güncel, halen haklıyız, halen bu ülkenin doğru yere gitmediğini söylüyoruz.”

Editör: TE Bilişim