Simay...
Gümüş gibi parlayan ay...
Kıvır kıvır saçları, pırıl pırıl gözleri, şen kahkahalarıyla neşe kaynağımızdı. 
Adı gibi her girdiği odayı aydınlatır, hiçbir işten kaçmazdı. 
Koridorun bir ucundan, stüdyoya sürekli koşturur, Aksaklık olmadan, yayının mükemmel olmasını sağlardı. Tam bir jokerdi. Eksik kaldığımız noktalarda arkamızı toplamaya çalışırdı. 
20 yaşlarında, bıcır bıcır bir kız... 
Yeni mezun mesleğin inceliklerini öğrenme çabalarında... 

Gün başlıyor programımıza konuk aldığımız İzmir Ayakkabıcılar Odası Başkanı Yalçın Ata ile beraber gelen İbrahim Yaygel sayesinde tanıdık kendisini... Eskilerin dediği gibi "Eti senin kemiği bizim" diye teslim edilmiş. Kısa zamanda göz bebeğimiz olmuştu. 

Geçen hafta kısa bir süreliğine ayrılmıştı. Uyduya çıkınca geri gelecekti. 

6 Nisan Salı akşam üstü... 
Bornova... 
Lodos... Rüzgar, baş ağrısı yapmış, çoğu insanı sersemletmişti. Şehirde depremde hasar görmüş binalar yıkılıyor. Yoldan geçen arabalar onu izlemekte... İnsanlar nereden yürüyeceğini bilmiyor. Simay'ımız da yollarda... İş yerinde olduğu gibi koşuşturuyor!

Kendini bilmez bir dolmuş şoförü farketmiyor belki... Simay dolmuşun altında kalıyor. Tüm çabalara rağmen hastaneye ulaşamadan hayata gözlerini yumuyor. Bir yıldız kayıyor. İçimize ateş düşüyor. 

Ölüm ne garip, daha bir kaç gün önce sarıldığın arkadaşın bugün yok. "Her ölüm erken ölümdür biliyorum Tanrım." ama bu çok erken oldu. Simay melek gibi bir kızdı melek oldu...

Acı haber tez duyuluyor, gözyaşlarımız sel oluyor. 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Ailesine ve bize sabır diliyorum. 

Senin gülen gözlerini, daima gülümseyen yüzünü hiç unutmayacağız.