Son Mühür/Tenzile Aşçı - Muğla’da dört gün önce kaybolan Pınar Gültekin’in eski sevgilisi tarafından vahşice katledilmesi büyük tepkilere neden oldu. Gültekin’in ölümünün ardından kadın haklarını güvenceye alan İstanbul Sözleşmesi bir kez daha gündeme geldi. İzmir Barosu, kadın cinayetlerine “Dur” demek ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için bir eylem düzenledi. İzmir Barosu adına basın açıklaması yapan İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım Kayadelen, kadına yönelik şiddetin artmaması için İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkılması gerektiğini vurguladı.

Pınar Gültekin’in öldürülmesinden dolayı büyük öfke ve üzüntü duyduklarını ifade eden Kayadelen, “Pınar Gültekin’in cansız bedeni kaybolduktan dört gün sonra ormanda bir varilin içerisinde ve betonlaşmış bir şekilde bulundu. Oysa Pınar bulunmalı, adı gibi hayta can katmalı ve korkularımızı boşa çıkarmalı diye umut ediyorduk. Ama olmadı, olamadı! Pınar’ın katili Cemal Metin Avcı ise bizi hiç şaşırtmadı maalesef. O da diğerleri gibi kıskançlık krizine girdiğini, O’nu çok sevdiğini, çaresiz kaldığını ve öldürme niyetinin olmadığını söyleyedursun diğer taraftan ötekiler öldürülen kadının özel hayatını, ahlaki tutarlılığını ve yaşantısını tıpkı bedeni gibi lime lime etmeye çalışarak katili aklamaya çalışıyorlar. Biliyoruz ki yargı dur demedikçe bu döngü sürecek ve kendini savunamayacak ölü kadınların özel yaşantıları defalarca kez duruşma salonlarında tahrik malzemesi olarak kullanılmaya devam edecek maalesef” dedi.

“KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE DEVLETİN GÖREVİDİR”

Böyle bir ülkede hayatta kalmayı başarabilen kadınların yaşamın her alanında şiddete maruz kaldıklarını ve sosyal hayattan izole edilmeye çalışıldıklarını söyleyerek; “Kadınlar ev içerisinde erkek şiddetine maruz bırakılıyor, dayanışma ağları yok ediliyor ve yalnızlaştırılıyor. Tüm bunlar yaşanırken devlet yetkilileri ise; yaptıkları açıklamalarla ve davranışlarıyla failleri koruyor, kolluyor, sırtını sıvazlıyorlar. Böylece kadın cinayetleri için müstakbel failleri cesaretlendirerek adeta azmettiriyor. Kadın cinayetlerini engellemedikleri yetmiyormuş gibi kadınların şiddet ve cinayetleri protesto etmelerine de engel oluyorlar. Hem de şiddetle, işkenceyle, zorbalıkla… İktidar bir kez daha kadına yönelik şiddetle değil bununla mücadele edenlerle açık bir savaş içerisinde olduğunu gösteriyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek devletin kadınlara karşı görevidir. Ancak siz bunlara rağmen bizzat kamusal erki kullanarak, LGBTİ+ bireylere karşı fobik uygulamalarla, TCK103’ün tartışmaya açılmasıyla, nafaka yükümlülüklerine ilişkin tartışmalarla, yandaş STK’lar ve medya aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik yalan yanlış beyanlarla kadın düşmanlığını meşru hale getirerek erkek şiddetinin her geçen gün katlanarak artmasına yol açmaktasınız” diye konuştu. 

YETKİLİLERE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÇAĞRISI

Kayadelen, son günlerde iptal edilmesi gündemde olan İstanbul Sözleşmesi’nin önemine vurgu yaparak konuşmasını şu şekilde sonlandırdı; “Yıllardır uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak ve denetlemek yerine kadınlara, kız çocuklarına ve LGBTİ+ bireylere yönelik her türlü ayrımcılığı teşvik eden devlet yetkililerine sesleniyoruz. Her kadın cinayetinin arkasından çok üzgün olduğunuzu, davaların takipçisi olacağınızı söyleyerek sorumluluktan kurtulmazsınız. Almadığınız her türlü tedbir ve uygulamadığınız İstanbul sözleşmesiyle sizin de elinize kan bulaşıyor. Çünkü her saldırı ve ölümden siz de sorumlusunuz. Bizler, sadece katillerin en ağır cezaları almasıyla kadın cinayetlerinin son bulmayacağını biliyoruz. Siz, kadınlara taahhüt ettiğiniz İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamadığınız sürece ne cinayetler ne kadın ve kız çocuklarına şiddet ne de toplumsal ayrımcılık engellenecektir. Görünen odur ki iktidar ve koltuğuna yaslananların bugün, ‘Batı’nın bizi denetlemesine yol açıyor.’ diyerek İstanbul sözleşmesinin kaldırılmasını istemelerinin altında kendi fail pozisyonlarının korunmasını istemesi yatmaktadır. Kadın mezarlığına dönüşen bu ülkede mevcut kazanımlarımızın geri alınması demek; kaybedilen kadınların anısına saygısızlıktır. Fakat bilinmelidir ki, başta İstanbul sözleşmesi olmak üzere hiçbir kazanımımızı geri vermemekte kararlıyız. Kadınlar; yılmadan, geri adım atmadan, bıkmadan, usanmadan kazılmış haklarını korumaya devam edecekler. Bizler, ‘İstanbul sözleşmesi yaşatır’ diyor ve sözleşmenin uygulanmasını istiyoruz.”

Basın açıklamasının ardından Tiyatro Sardunya “Korkmuyoruz geliyoruz” sokak performansı sergiyerek kadın cinayetlerini sanatsal bir dille eleştirdi.

 

Editör: TE Bilişim