Son Mühür Tv'de Ayşegül Koç'un hazırlayıp sunduğu Gün Başlıyor programının konuğu DSP Genel Başkanı Önder Aksakal'dı. ''İl kongre sürecimizi tamamlamak üzereyiz. Yeni yılda kongre sürecimizi de tamamlarız. Bu yılın ilk altı ayını bayağı koşturarak geçiricez. Depremzedeleri ziyaret edeceğiz, Kemeraltı esnafımızla bir araya geleceğiz'' hatırlatmasında bulunan Aksakal asgari ücretten, konomi poitikalarına, kentsel tarımdan cumhurbaşkanlığı adayı kim olsun tartışmalarına kadar gündemdeki konuları değerlendirdi.

İşte Önder Aksakal'ın açıklamalarından öne çıkan detaylar...

ŞANTAJ SİSTEMİ KURMUŞLAR! 

Asgari ücret tespit komisyonu denen masada bulunanların hiçbirisinin bünyesinde asgari ücretli çalışan yok. Bugün büyük iş sahiplerinin çalışanları asgari ücretin üzerinde çalışıyor. Sendikalardaki işçiler de öyle. Asgari olarak 4 kişilik aileye 25 bin lira giriyorsa bu aileye yoksul diyorsunuz. Siyaset kurumu insanları yoksul olarak yaşatmaya mı kurgulanmıştır. Bu insanlara huzur vaad ediyorsunuz, mutluluk vaad ediyorsunuz, gelecek vaad ediyorsunuz. Kaç insanımız gelecekle ilgili plan yapabiliyor. Siz yoksulluk sınırını 25 bin lira ilan ettiyseniz, hiç olmazsa masaya otururken onun yarısından başrsınız ki, bir evde iki kişi çalışıyorsa hiç olmazsa o sınırı tutturabilsin. Türkiye’de milyonlarca insan asgari ücretle çalışmak zorunda, aksi yönde yaşama şansı yok. Sen bu paraya çalışmazsan bunun yarı parasına çaışacak Suriyeli var diyen bir şantaj sistemi de kuruldu. Bu başlı başına bir facia. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor.  

TİRE'NİN, BEYDAĞ'IN, KINIK'IN MERKEZLE NE İLGİSİ VAR?

AK Parti büyükşehirleri kazanabilmek için bütün ilçeleri büyükşehir içine almıştı. Oysa büyükşehirin tanımı neydi? Merkez ilçeleri içine alan bir tanımlamaydı. Tire’nin, Beydağ’ın, Kınık’ın ne alakası var büyükşehirle? İnsanlar tarlalarını, hayvanlarını satıp şehirlere gelmeye başlıyor. Sıkıntının temelinde büyükşehir yasası var. Biz diyoru ki bu yasayı bir an önce değiştirin. Hatta bir adım ileriye giderek binlerce dönüm hazineye ait toprak var, tarım arazisi var. Bunların kullanımını bedelsiz olarak çiftçiye verin. Adam yeter ki üretsin. İnsanlar Afgan çoban tutuyor, lokantacılar Özbek, inşaatçılar Suriyeli arıyor. Ekonominin neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. 

KENTSEL TARIM UYDURUK BİR ŞEY

Kentsel tarım diye uyduruk bir şey çıkarttılar. Gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikliyorlar. Tarım bakanını uyarıyorum, gelin bu yanlıştan vazgeçin.  

EĞİTİM VE SAĞLIKTA TASARRUF OLMAZ

DSP’nin de içinde bulunduğu 57.hükümet döneminde bir yanlış yapılaraka taşımalı eğitime geçildi. Köy okulları boşaldı, köylerde sadece çoğu FETÖ’cü olan imamlar kaldı. Gelin bu yanlıştan vazgeçin. Taşımalı eğitim sistemini kaldırın. Eğitimde ve sağlıkta tasarruf olmaz.  

NE EZEN NE EZİLEN, İNSANCA HAKÇA DÜZEN

Sandık tek başına çözüm olmaz. Türkiye bir karma ekonomi modeline mutlaka dönmek durumundayız. Ne ezen, ne ezilen, insanca ve hakça bir düzen diyoruz.  

ALIM GÜCÜ ÇOK DÜŞTÜ

İnsanlar hatırlar, geçmişte yüzde 150’lik enflasyon dönemlerinde insanlar bu kadar bağırmıyordu. Çünk insanlar kazandıkları paranın alım gücünü görüyor. O günlerde vardı, bugün yok. Bugün asgari ücretle 4 tane çeyrek altın alınıyordu. Biz devrettik bu iktidarı. Bizim devrettiğimizde asgari ücretle 8,5 çeyrek altın alınıyordu. O zaman nereden nereye diye sormak benim hakkım. Siz kimin hükümetisiniz? Vatandaşın mı? Bankaların mı? Ekonomide duvara toslama noktasındayız. İktidar ve muhalefet el birliğiyle bir çözüm bulmak zorundasınız.  

DEVLET O EVLERİ YAPIP TESLİM ETMELİ

Japonya’da 150 katlı bina yapıyor yıkılmıyor da senin 5 katlı binan neden yıkılyor? Çok katlı binalardan ürkmeye gerek yok. Hesaplama ve uygulamalarını tam yaptıktan sonra dikey mimariden korkmayın. Hata vatandaşta değil. Hesapsız, kitapsız, kimseyi mağdur etmeden insanların evlerini yapmak devletin görevidir. 

KOSKOCA TÜRKİYE 2-3 KİŞİYE Mİ KALDI?

Programların çatışması yok ne var siyasetçiler arası bir mücadele var. Bana göre bu çok tehlikeli. Biz ne sağcıyız, ne solcuyuz, futbolcuyuz modunda bir siyaset ortamı yarattılar. Oysa siyasetin ana mecrası ekonomi politik üzerinde yürür. Vatan bölünsün mü diye bayrak insin mi diye siyaset yapılmaz ki. Kaç kişinin ismi geçiyor cumhurbaşkanlığı için. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş, koskoca Türkiye’de üç kişi mi kalmıştır? Koskoca İstanbul’u yönetmesi için verilen yetki daha dört yıl olmuş, beş yılı bile doldurmamış. Ankara da keza öyle. Bizi nasıl bir dar kalıba sokmuşlar, patinaj yaptırıyorlar.  

Editör: TE Bilişim