Dernekten yapılan yazılı açıklamada, yeni tip koronovirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle, yurt içinde ve dışında özellikle, Avrupa Birliği (AB), ABD, Latin Amerika ve Hindistan gibi ülkelerde, üretimde ve tüketimde ciddi düşüler yaşandığı bildirildi.

Nisan ve mayıs aylarında, söz konusu düşüşlerin daha da derinleştiği ve bu durumun cevher, hurda gibi temel girdilerin üretimini olumsuz yönde etkilendiği kaydedilen açıklamada, haziran ayından itibaren belirli bölgelerde üretimde canlanma yaşandığı ancak AB'deki canlanmanın üçüncü çeyreğin sonuna ve dördüncü çeyreğe sarktığı ifade edildi.

Açıklamada, üçüncü çeyreğin son ayında ve dördüncü çeyreğin ekim, kasım aylarındaki artış eğiliminin yeterli cevher ve hurda bulunmaması sebebiyle, girdi fiyatlarında hızlı bir artışa yol açtığına işaret edilerek, şu bilgilere yer verildi:

"Bazı inşaat müteahhitleri dernekleri konuyla ilgili olarak, 'Demirin ton başına fiyatı son 6 ay içinde 3 bin 500 liradan, 6 bin liraya çıkmıştır. İnşaat demiri fiyatlarında yaşanan artış, döviz, enflasyon ve faiz parametrelerini kapsayan ekonomik değerlendirmelerle izah edilememektedir.' ifadesini kullandıkları görülmektedir. Kendilerine de açıklandığı üzere, nihai ürün fiyatlarındaki artışta, sadece döviz kurlarındaki artışların dikkate alınması gerçeği yansıtmaz. Döviz kurlarındaki artışa ek olarak, girdi maliyetlerinde, döviz cinsinden gerçekleşen yüzde 100'ün üzerindeki artışın da dikkate alınması gerekmektedir."

Girdi fiyatlarındaki söz konusu artış eğiliminin devam ettiği belirtilen açıklamada, "Türkiye'deki cari fiyatlar, girdi maliyetlerindeki fiyat artışlarının, nihai mamul fiyatlarına tümüyle yansıtılmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye ile AB'nin fiyatları benzer seviyelerde seyretmekte, zaman zaman AB'nin fiyatları Türkiye'nin fiyatlarının ton başına 50-100 dolar üzerine çıkabilmektedir." ifadesi kullanıldı.

İhracata yöneldiği iddiaları gerçeği yansıtmıyor

Açıklamada, mevcut durum itibarıyla ihracatın, 2-3 ay önceki kontratlar kapsamında ve neredeyse hurda fiyatlarına yakın seviyelerde gerçekleştiği belirtilerek, dolayısıyla ihracatın daha karlı olduğu için değil, kontrattan kaynaklanan yükümlülükler kapsamında gerçekleştirildiğinin altı çizildi.

Bu yılın ilk 10 ayında çelik ürünleri ihracatının yüzde 10,5 gerilediği ifade edilen açıklamada, "Bu bilgiler ışığında, Türk çelik sektörünün yeterince üretim yapmadığı ve yurt içi piyasa yerine ihracata yöneldiği iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Hiç şüphesiz ihracat piyasası korunmak mecburiyetinde olmakla beraber, ağırlığın ihracata verilmesi söz konusu değildir. Yurt içi talebi karşılayabilecek kapasite mevcuttur." değerlendirmesinde bulunuldu.

(BU/K)

Editör: TE Bilişim