Ayşegül Koç'un hazırlayıp sunduğu Gün Başlıyor programının bugünkü konuğu Genel Sağlık İş Sendika İzmir Şube Başkanı Dr. Tarık Doğan'dı. Başkan Doğan, pandemi süresince sağlık çalışanlarının yaşadığı sıkıntılardan, Türkiye'nin ekonomik durumuna ve bilimin önemine kadar pek çok konuya değindi. Doğan, yüz yüze eğitime geçilmesinin erken olduğunu vurgulayarak pandemi sürecinin doğru yönetilmediğinin altını çizdi. Tarık Doğan'ın konuşmasında öne çıkanlar şu şekilde:

Türkiye Pandemi sürecini nasıl yürüttü?

Pandemi, vakaların ilk ortaya çıktığı dönemde biz bazı şeyleri eksik yaptık. Tam anlamıyla kapanmayı, bilimsel veriler eşliğinde aklın verileri ile takip etmek durumundayız. O bize ne söylüyorsa biz ona göre hareket etmek durumundayız. Sonuçta işin içerisinde sağlık var. Bu sağlık sadece sağlık çalışanlarının değil, tüm toplumun sağlığını ilgilendiren bir nokta. Bunun olumsuz anlamda birçok yansımaları oldu, yaşadık, bundan sonra da olacak. 14 gün boyunca, haftalarca kapanma birçok bilim insanı tarafından söylendi. İlaveten birçok bunun içerisinde olan sendika tarafından dile getirildi. Dedi ki: 14 gün net kapanalım, öyle yarım yamalak, ucundan, kıyısından şeklinde değil, sonrasında bakalım, vakaların durumunu bir irdeleyelim. Nereye doğru gidiyoruz? İhtiyaç olursa bunun üzerine ilave bir haftalık kapanma daha, ilave olmadı belki ikinci bir kapanma daha. Ortak akıl dediğimiz şey bunu söyledi. Bilim insanları, bu işin merkezi, halk sağlığı uzmanı olan hocalarımız dahil olmak üzere. Peki biz ne yaptık? Hem ekonomik düzeneği hem sağlık boyutunu beraber yönetmeye çalışalım, ‘ama ne ona çok fazla ihtimam verelim, ne diğerine’ dediğimiz noktada sonuçta bir yıla uzanan pandemiyle karşı karşıya geldik. Bu bir yıl içerisinde neler yaşadık? Bir sürü can kayıplarımız oldu. Ben burada aynı rakamları tekrar etmeyim. Sağlık çalışanları içerisinde sağlık emekçisinin içerisinde 400’lere varan rakamlar. Peki toplum ne durumdaydı? Toplumda aynı rakamlarda çok ciddi hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Gerek var mıydı buna? Daha basit, daha rasyonel bir şekilde idare edilebilir miydi bu süreç? Evet.

''Aşılanmamış ciddi bir popülasyonumuz var''

Adem Başkanım dün burada bir çok eğitimi de ilgilendiren boyutu itibari ile ekonomik kaygı noktasında bize dedi ki ‘’Biz kapanalım, biraz yarım kapanalım ama bu sırada ekonomiyi de gözardı etmeyelim’’ Dediğimiz zaman ne kurda yaranabildik ne kuzuya. En fazla 1 hafta ile bu durum sevk ve idare edilebilecekken bu süreç 12 aya uzadı. Önümüzde bu sürecin nereye gitmekte olduğunu ön görmek de pek mümkün değil. Şunu görebiliriz, tablomuzda bundan 2 hafta önce mavi şehirler vardı, turuncular bu kadar fazla değildi, kırmızılar bu kadar fazla değildi. Ama artık Türkiye’de bu harita iyice kızarmaya başlayacak gibi görünüyor. Şimdi alanda karşımıza çıkan vaka sayılarındaki artışlar bunun nereye doğru evrilebileceği noktasında hala bilim boyutu itibari ile bu işin içinde olan bizler açısından ciddi bir endişe verici boyutta. Bunu söylerken, buradaki maksat toplumu bu anlamda bir infiale sürüklemek değil. Bunu öngörmek gerekiyor. Nasıl öngörmek gerekiyor? Marketler, kafeler, restoranlar, hani ekonomik boyutuyla bakıyoruz ya kapalı mı? Kapalı idi. Ama bunun karşılığında bir dokunulmaz sınıf var ki, kongrelerle gündeme geldi, haftalardır ve bizim açımızdan hala kaygı verici durum, maske, mesafe, hijyen, bunu uygulamıyorsanız bunu sizin söylemiş olmanızın hiçbir anlamı yok. Önce siz kendiniz uygulayacaksınız, sonra toplumdan bekleyeceksiniz. Siz bunu uygulamazken, topluma bunu dayatırsanız vatandaş der ki ‘madem bu kadar sıkıntılı değil ben niye evde kapanıyorum?’

Aşılanmamış ciddi bir popülasyonumuz var. Aşılama hedefi olarak düşünülen ya da vaat edilen ya da planlanan hedefe ne kadar ulaşabildiğimiz konusunda ciddi sıkıntımız var. Şu ana kadar 65 yaş üstü popülasyonumuz aşılandı evet, sağlık çalışanları aşılandı evet, ama öğretmenlerimiz ne kadar aşılandı? Onlar yüz yüze eğitime geçilsin durumuyla karşı karşıya kaldılar. Öğretmenlerimizi aşıladık diyelim, öğrencilerimizi nasıl koruyacağız? Ben sağlık çalışanıyım, hekimim, nöbetimi tutuyorum, nöbetten çıkıyorum, eve gidiyorum. Benim evimde çoluğum çocuğum var. Peki ben çocuklarıma virüsü taşımış olabilir miyim? Kuvvetle muhtemel. Çünkü belli bir yoğunlaşma merkezleri var. Benim çocuğum okula gittiği zaman bir ön bir arka sıradaki arkadaşına bunu temas ettirebilir mi? Evet. Bir tane vaka, bir tane temas bütün bir sınıf atlıyor. Yüz yüze eğitime geçmeli miydik? Bence bu da çok erken alınmış bir karardı.

‘’Faiz sarmalına girenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor’’

Covid-19 pandemi sürecini bir yıl geride bıraktık. Bizim Genel Sağlık İş Sendika’mızın yapmış olduğu bir çalışma var. Pandemi ve sağlık çalışanları son durum sorun beklenti araştırma şeklinde. Bu yakın zamanda yayınlandı. Raporun sonucu itibari ile gelecek konusunda sağlık çalışanları ciddi bir kaygı yaşıyor. Ve umutsuzluk konusunda çok ciddi bir sıkıntıları var. İş temposu, çalışma yükü ve bunun ötesinde bütün toplumu ilgilendiren borç altında ezilme sorunu söz konusu. Sağlık çalışanlarının %72 si borçlu. Bu katılımcıların %90’ı yaşamını sürdürebilmek için borçlu kalmasına karşın bu eksikliklerini bankalar aracılığıyla karşılamak zorunda. Geri kalan %10’luk dilim anne baba desteği alıyor. Sağlık çalışanlarının %82’si kredi kullanıyor. Bu da gündelik ihtiyaçlarını karşılamak için. Hani normal mutfak gideridir, çocuğunun eğitim gideridir elektrik, su, kira vs. gibi. %82’lik kredi kullanıcılarının içerisinde ihtiyaçlarımı karşılayım noktasında tüm gider kalemi kira. Kiradan kurtulayım, kira öder gibi ev sahibi olayım düşüncesiyle ev almış bir vesileyle şartlar daha rasyonelken daha sevk ve idare edilebilir durumdayken ev almış, ev kredisine girmiş. Sonra, çocuğunun eğitimi için bir başka kredi, sonra mutfak masrafları, sonra faturalarını karşılamak için kredi kartı borçları. Bu çalışmaya göre sağlık çalışanlarının %25 %26’sı 4’te 1 i kredi kartının asgari bölümünü ancak ödeyebiliyor. Yani faiz sarmalına girenler, girenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Sağlıl çalışanları baskı görüyor

Peki covid açısından sağlık çalışanlarının durumu nedir? 1 yıl içerisinde sağlık çalışanlarının %21’i covid geçirmiş. Sendika üyelerimiz arasında yapılmış bir çalışma bu. Yarıya yakını ya bu Covid-19’u geçiriyor ya da temaslı. Son 1 yılda psikolojik açıdan ne sorunlar yaşadı sağlık çalışanları? Kaygı ve korku hissi yaşayanlarının sayısı %49. Bunların içerisinde %5’lik kısmı depresyon tanısı ile tedavi almış. Artık stres bozukluğu yaşayanlarının oranı %12. Rakamlar çok az gibi görünüyor ama aslında ama çok ürkütücü boyutta. Sağlık çalışanları içerisinde çocuğu olanlar ne yaptı? %67’lik bir oran çocuğunun uzaktan eğitim masraflarını gidermekte zorlandı. %41’lik oranda çocuğunu kreşe göndermekte zorluk yaşayan popülasyon var. Bu %41’lik rakamın özellikle 4’te 1i bakıcı bulabiliyorsa sorununu çözmeye çalışmış. Geri kalan 4’te 3’lük kısmı aile büyüklerinden yardım istemiş.

Sağlık çalışanlarının çalıştıkları kurum itibari ile, yönetim boyutu itibari ile destek alıp almadığı konusunda bir soru sorulduğunda %43 oranında kurum yönetimlerinden yeterli destek alamadığını ifade etmiş. Bunlar içerisinde 5’te 1’lik bir kısım yönetim tarafından kendilerine mobbing uygulandığını ifade etmiş.

Ek ödemeler açısından sağlık çalışanları ne demiş? Adil dağıtılmadığını düşünenlerin oranı ankete çalışanlarının içerisinde %97. %68 i düzensiz ve yetersiz ek pandemi ödemesi aldı. Hiçbir ek destek ödemesini alamadığını söyleyenlerin oranı %25. Siz istediğiniz kadar sağda solda bunu ilan edebilirsiniz. Göz boyayabilirsiniz. Ama gerçek burada. Mesai saati değişti mi? Evet. Mesai yoğunluğu değişti mi? Evet. Mesai içerisinde iş yükü arttı mı? Evet. Çünkü süreç rasyonel bir şekilde idare edilemedi. Yük sağlık emekçilerinin üzerinde gitti. Fazla mesai yapanlarının oranı %39. Yapmak zorunda kaldılar. Bunu istemeyerek değil, gönüllülük var bunun içerisinde. Ben bu işten hayatımı sürdürüyorum, kazanıyorum bu birinci boyutu. İkinci boyutu, ben taşın altına elimi koymazsam bu süreç sevk ve idare edilemeyecek. Çalıştıkları iş yerindeki fiziki imkanların yetersiz olduğu noktasında %60 a varan bir orandaki yetersizlikten bahsediliyor. Pandemi sürecinde sağlık çalışanları %13 oranında hasta yakınlarından şiddet gördüğünü ifade ediyor. Arttı mı? Evet. Sağlık çalışanlarını strese sokan faktörler arttığı gibi toplum da bundan çok olumsuz etkilendi. Sağlığın tanımında bir şey vardır, sadece fiziksel değil, ruhsal sosyal ekonomik boyut itibari ile de tam bir iyilik halidir. Sağlık çalışanlarına yönelen şiddet olaylarının bu süreçte %60 a varan bir yükselme gösterdiği kanaatinde. Yaşayan var, yaşananı gören var. Bunun basına yansıyan, yansımayan boyutu itibari ile. Bu süreçte sağlık çalışanlarının %44 ü yemek imkanlarını kendi imkanlarıyla karşıladı. Hastanelerin yemekhanesi var ama o kaygı, endişe bir dakika ben tedbirimi alayım.

%56 oranında sorunlarının politika belirleyici tarafından algılanmadığı düşüncesinde. Bunun yarıdan biraz fazlası sorunların farkındalık var ancak çözüm için gereği yapılmıyor düşüncesinde. %55’i pandemi sürecinde yönetimden memnun değil.

‘’Türkiye’nin öncelikli sorunu ekonomi ve geçim sıkıntısı’’

Türkiye’nin öncelikli sorunu ekonomi ve geçim sıkıntısı. %91 ine göre durum bu. Bizim bugün yaşadığımız bir diğer sıkıntı, sağlıkta dönüşüm programı. Şimdi çok büyük vaatlerle, çok büyük bir reklamla sağlıkta dönüşüm programı hayata geçildi ama bu bizim bugün yaşadığımız pandemiyi bu kadar zorluklar içerisinde ve sıkıntılı bir şekilde sevk ve idare etmek zorunda kalmamızın nedenlerinden biri bu. Sağlıkta dönüşüm programı ile piyasacı bir sağlık durumu gündeme geldi. Aile hekimliği sistemi içerisine geçildi. Özelleştirmeler yoluyla kamucu sağlık politikaları terkedildi. Koruyucu hekimlik politikaları terkedildi. Bunun yerine özelleştirici ve tedavi edici hekimlik uygulaması öncelendi. Pandemi sürecinde bir yıllık sürece geriye dönüp baktığımızda yakın zamanda bu işin uzmanı olan Halk Sağlığı uzmanı hocalarımızla yaptığımız bir görüşmede toplantıda şu sonuç ortaya çıktı. Aklın yolu bir. Pandemide kamucu ya da koruyucu kamucu sağlık politikalarını önceleyen bunu göz ardı etmeyen bu politikaları uygulayan bir başka boyut itibari ile de koruyucu hekimliği baz alarak bu süreci sevk ve idare eden ülkeler çok daha başarılı oldular. Özellikle bu viral hastalıklar, salgın ile ilgilenen hastalıklarda sizin yapacağınız şey öncelikle bulaşın olmasını engellemek. Bunun yayılmasını engellemek. Koruyucu hekimlik bunun bir boyutu. Aşılama bunun bir başka zemini. Biz koruyucu hekimliği öncelediğimiz dönemde ister gebe ister çocuk olsun biz çok ciddi Avrupa’da dahil örnek gösterildiği aşılama oranlarına ulaşabiliyorduk. Aşılama programı başlatıldıktan sonra hedeflenen aşılamaya ne kadar yaklaşabildik?

Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bilim size neyi nasıl, bir sorunla karşılaştığınızda bunu nasıl çözeceğinize dair çok ciddi fikirler verir.

Ekonomi dediğimiz zaman işin içerisine para giriyor. Para özgürlüğümüzün depolandığı yerdir. Ama bu para yani elde ettiğiniz geliriniz sizin elinizden bir şekilde alınıyorsa şu andaki yapılan uygulama nedir? Mevcut finans sistemi ile, para sistemi ile fiyat para sistemi dediğimiz sistem ile para basma da bunun içerisinde bir boyut döviz kuru da bunun içerisinde bir boyut reel olmayan, sanal yöntemlerle bir takım yatırım argümanları içerisinde bir boyut bu yollarla insanların alım gücü düşürüldüğü zaman bu sıkıntıların üstesinden gelme şansı yok.

Editör: TE Bilişim