MHP lideri Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte Türkiye'nin ayağına vurulmuş prangaları söküp atmaya başladığını, önüne dikilmiş kalın duvarları yıkmaya başladığını ve ayağa kalkıp yükselişe geçtiğini belirterek, "Siyasi, ekonomik ve diplomatik ablukalar birbirini kovalarken, Kızılelma ruhu şahlanmış, Türk Birliği ülküsü canlanmış, küresel ve bölgesel konulara müdahil bir Türkiye kudreti hayalden gerçeğe dönüşmüştür. Yönetim sistemindeki reform, iç ve dış işgal cephesini ürkütmekle kalmamış; doğrudan ve doğal olarak yeni arayışlara itmiştir. Bu çerçevede CHP emperyalizmin gedikli lejyonu, İP gizli temincisi, HDP girift tetikçisi, diğerleri de siyasi garnitürü olacak kadar alçalmışlar, Türk milletinden ahlaken ve manen ayrılmışlardır" dedi.

'KİMİN KİMİNLE YÜRÜDÜĞÜ BELLİDİR'

Zillet ittifakının sırtını zalimlere, sırtlanlara, akbabalara dayadığını; Cumhur İttifakı'nın ise varını yoğunu Türk milletine adadığını, sinesinden doğduğu milletiyle tek yürek, tek bilek, tek nefes olduğunu söyleyen Bahçeli, "Onların hamisi varsa; bizim de milletimiz vardır. Cumhurbaşkanımızı ve Cumhur İttifakı'nı sözüm ona devirmek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tasfiye etmek maksadıyla zillet ittifakının paydaşları atın arabaya koşulduğu gibi koşulmuşlardır. Artık her şey ortadadır; kimin kiminle yürüdüğü, kimin kimlerle el birliği yaptığı dibine kadar bellidir. Dünya çapında hiçbir muhalefet partisi, Türkiye'deki muhalefet partileri kadar savruk, sefil ve acınası hallere düşmemiştir. Yine dünya genelinde hiçbir muhalefet partisi bizdeki muhalefet gibi ülkesine ve milli haysiyete cephe almamıştır. İşin can alıcı noktası ise bu muhalefetin çok ciddi güvenlik sorununa dönüşmüş olmasıdır. Cumhur İttifakı'yla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden ABD rahatsızdır, AB rahatsızdır, Londra tefecileri rahatsızdır, terör örgütleri rahatsızdır, Soros uşakları rahatsızdır, Pensilvanya uyduları rahatsızdır, emperyalizm kuklaları rahatsızdır, küresel çeteler rahatsızdır, şerefini bedelsiz devretmiş nifak yuvaları hepten rahatsızdır" diye konuştu.

'HDP KAPATILMALIDIR'

Daha sonra HDP'yle ilgili kapatma davasına değinen Bahçeli, "Anayasa Mahkemesi'nin HDP'nin talebiyle 25 Ocak 2023 tarihinde kapatılma davasının seçim sonrasına bırakılmasını görüşecek olması, adalet ilkelerine tamamıyla aykırıdır. Bu neyin görüşmesi, neyin arayışı, neyin hazırlığıdır? Anayasa Mahkemesi şehitlerimizin dökülen kanlarını da seçim sonrasına bırakmayı görüşecek midir? HDP kapatılmalıdır, hem de vakit kaybetmeksizin. Bu bölücü ve terör yatağı kurutulmalı, hukuken defteri dürülmeli, kapısına kilit asılmalıdır. HDP'nin isteğiyle Anayasa Mahkemesi'nin davayı sulandırması doğru değildir. Dağda beli kırılan bölücü terör örgütünün mahkeme kapılarında tedavi edilme ayıp ve arayışından kesinkes vazgeçilmelidir. HDP'yi sözde serdilhanların sonucu görenlerin zelil itirafları ortadayken, Anayasa Mahkemesi'nin zamana oynama teşebbüsü terörün değirmenine su taşımaktır. Cumhur İttifakı'nı yıkmazlarsa, yok olacaklarmış. Şunu bileydiniz, ama yıkılan ve yok olan eli ve vicdanı kanlı hainlerden başkası olmayacaktır. Biz bitmeyiz, ama teröristleri ve bölücü canileri bitirmek, dalını budağını kesip parçalamak bizim tutulacak yeminimizdir; millete, tarihe ve şehitlere namus borcumuzdur. Başaracağız, Türk milletini menü yapmak için kolları sıvayanları mahvı perişan edeceğiz" dedi. 

'ZİLLET İTTİFAKININ AĞZI ZALİMLERİN AĞZIDIR'

Seçim tarihi yaklaştıkça Cumhur İttifakı'na yönelik saldırıların arttığını kaydeden Bahçeli, şöyle konuştu: "ABD, Türkiye'deki seçimleri 'güç bende' şımarıklığının yanında, zillet ittifakı aracılığıyla karıştırmak, bulandırmak, milletin takdir ve teveccühünü tahrip etmek peşindedir. Demokrasi promosyonu vaadiyle, insan hak ve özgürlükler maskesi takarak, çıkarlarına ters düşen ülkeleri otokrat fişlemesiyle tasfiye etmeyi bir siyaset pratiği haline tahvil eden ABD'nin, Latin Amerika'dan Orta Doğu'ya kadar çevirmediği dolabın, kırıp dökmediği değerin kalmadığını insanlık vicdanı ziyadesiyle farkındadır. ABD'nin küresel politikaları, demokrasinin infazıdır. ABD'nin ve başını çektiği küresel sömürü düzeninin zulüm saçan uygulamaları arşa ulaşmıştır. Kılıçdaroğlu'nun sistematik ve süreklilik içinde Türkiye'de demokrasinin olmadığını beyan etmesi, ne idüğü, nereye hizmetkarlık yaptığı muamma olan selamsız Babacan'ın Davos'a gidip, 'Dışarından bakıldığında Türkiye'de seçimin hala olmasına şaşıranlar var' demesi, emperyalizme kul köle olmuş Truva atlarının klasikleşmiş ezberidir. Madem demokrasi yoksa, madem seçimlerin yapılmasına şaşıranları görüp tanıdıysanız, ülkemizde nasıl gezebiliyor, nasıl siyaset yapabiliyor, sabah akşam nasıl ihanete methiye düzebiliyorsunuz? Zillet ittifakının ağzı, zalimlerin ağzıdır. Zillet ittifakını oluşturan her partinin üslubu, Türkiye'ye zincir vurmak için hazırda bekleyen çaşıtların, çürüklerin, haçlı emeli taşıyanların, Türkleri Anadolu'dan çıkarmak için plan üstüne plan yapan firavun lobisinin kirli üslubudur. Bizim üslubumuz Türk'tür, usulümüz Türk'tür, uygarlığımız Türk'tür, unvanımız Türk'tür, dünümüz Türk'tür, bugünümüz Türk'tür, bize boyun eğdirip yerimizden yurdumuzdan çıkaracak şerefsizler korosunun muvaffak olabilmesi sadece masaldan ibarettir."

'İSKANDİNAV ÜLKELERİ ABD'NİN DUBLÖR ÜLKELERİDİR'

Bahçeli, İsveç'te aşırı sağcı politikacının Kur'an-ı Kerim yakmasına ilişkin de "Bu azgın provokasyonu, bu nefret saçan eylemi; ifade ve düşünce özgürlüğü olarak tevil edenler de aynısıyla suç ortağıdır. İsveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkeleri, ABD'nin dublör ülkeleridir. Viking mantığı ABD'nin kovboy aklıyla bir ve beraberdir. Danimarkalı Rasmus Paludan isimli bir alçağın eline çakmak tutuşturup, Kur'an-ı Kerim'in yakılmasını kışkırtanlar, bunu da Türkiye Büyükelçiliği önünde yaptıranlar, çok sinsi ve silindir bir siyasetin tasarımcılarıdır. Kukla yakmış, kuklacılar da planlamışlardır. Kur'an-ı Kerim'in yakılması, dini ve manevi hassasiyetlerimize kasteden bir saldırganlıktır. Bu saldırganlığı kınamak gerçekten yetersizdir. Takdir ederseniz, biz bu ağır provokasyonun ardına iliştirilen siyasi hedefleri, bazı ihtimalleri dikkate alarak görmek ve göstermek durumundayız. Birinci ihtimal; İsveç, kriz ve kaotik bir ortamın yaratılmasıyla birlikte NATO üyeliğinin sonlanmasına, değilse bile askıya alınmasına çanak tutmaktadır. Çünkü Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına ifade özgürlüğü bahanesiyle izin veren bizzat İsveç hükümetidir. Lanetlediğimiz bu düşmanca eylemin siyasi ve diplomatik sonuçlarının öngörülmemiş olması, muhtemel gelişmelerin analiz edilmemesi A'dan Z'ye akıl dışılıktır. NATO'nun geçtiğimiz yılın Haziran ayında düzenlenen Madrid Zirvesi'nden bu yana İsveç'in Türkiye aleyhtarı tavrında, terör örgütü yandaşlarının gösteri ve protesto seyrinde sabırları zorlayan, hatta çatlatan bir yoğunluk gözlemlenmiştir" diye konuştu.

'NATO'YLA DOĞMADIK, NATO'SUZ DA ÖLMEYİZ'

Söz konusu NATO Zirvesi'nde Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın ortak bir mutabakat muhtırasına imza attıklarını hatırlatan Bahçeli, "Muhatap bu iki ülke, terör örgütü PKK/YPG ile FETÖ'nün faaliyetlerini yasaklama sözü vermiştir. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği, terörizme verdikleri desteğin kesilme şartına bağlanmıştır. Ancak bu desteğin bırakınız azalması veya kesilmesini, bilakis ve bilahare daha da arttığı ortadadır. Rusya ile Ukrayna arasında süregelen çatışmaların Kuzey Avrupa'ya sıçrama tehlikesi karşısında endişeye kapılan İsveç'in tahammülü olmayan bir kriz çıkararak, Türkiye'nin tepkisini çekmeyi bu sayede de Türkiye'nin reddiyle NATO üyeliğinin olumsuz sonuçlanmasını hedeflediği akla yatkın bir seçenek olarak karşımızdadır. İkinci ihtimal ise azgın Türk düşmanı John Bolton'un da gündeme getirdiği üzere, Türkiye'nin NATO'dan dışlanması amacıyla siyasi ve diplomatik bir iklimin oluşmasına destek vermek, İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğine mesafeli duruşun faturasını eşgüdüm halinde ülkemize çıkarmaktır. Bu amaca yönelik adımlardan birisi terör örgütlerinin tahrik ve ihanet kampanyasının ilerletilmesi, diğeri de mukaddesatımıza vandal bir saldırının tertip ve tezahür etmesi için ortam açılmasıdır. İki ihtimal de faşist, ırkçı, İslamofobi ve demokrasi karşıtıdır. Aslında hedef sadece Türkiye değil; tüm İslam alemidir. Hedef bir yönüyle medeniyetler kutuplaşmasını sertleştirmektir. Bu saatten sonra İsveç'in NATO üyeliği, suya yazılmış yazı kadar güncel bir konu olmaya müstahaktır. Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler varsa; buyursun açsınlar. NATO'yla doğmadık, NATO'suz da çok şükür ölmeyiz" dedi. 

'ADAYIMIZ ERDOĞAN'DIR'

Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığına ilişkin iddialarla ilgili de "Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar aday olamayacağını iddia edenler, hukuk cahili, dış tazyik ve destekli ayak takımıdır. Aynı şekilde 14 Mayıs tarihi dikkate alındığında, 31 Mart 2022 tarihinde kabul edilip, 6 Nisan 2022 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 7393 sayılı kanun ile seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin seçimlerde geçerli olamayacağını açıklayanlar, demokrasi kaçkını, hukuk tanımaz kifayetsizlerdir. Bunların hepsi boşuna çırpınmaktadır. Adayımız belli, kararımız nettir. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Seçim kanunlarında geçen yıl yaptığımız değişikler, 14 Mayıs 2023 tarihinde hukuken geçerlidir" diye konuştu.  (DHA)

Editör: TE Bilişim