Düzenlenen toplantıda konuşan TMMOB İKK Sekreteri Aykut Akdemir, “Bunun teknik karşılığı, artırdığınız kadar da nüfus artışı demektir. Artırdığınız nüfus o kadar orada bir planlamaya, altyapıya ihtiyaç var. Bunları yapmadan söylenen her söz bilimden, teknikten, akıldan uzak politikaların ifadesidir. Gerçekleşemeyecek sözler vermek demektir” dedi.Mimarlar Odası’ndaki toplantıda Mecliste oylamayla rarar alınmasının o kararın demokratik ve akılcı olduğunu göstermeyeceğini vurgulayan Akdemir, şunları söyledi:

“Bilim ve teknik üzerinden değerlendirilmiş, onun sonrasında tarafları tarafından kendi içindeki çelişkilerin çözülmesi demokratiktir. Bilimden, teknikten uzak, altyapısı olmayan ve sonra yeni yeni birçok soruna neden olacak bu tür kararların tekrar gözden geçirilmesi, akılcı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.”

Akdemir, bölgede yaşananların sosyal devlet tanımına da uygun olmadığını da belirtti. Akdemir, , “Sosyal devlet Bayraklı’nın tepelerine 8 bin konut yapılırken var. Ama Bayraklı merkezine gelince müteahhit var. Bayraklı’nın tepelerine 8 bin konut yapılana kadar Bayraklı merkezdeki depremzedelerin evleri çok uygun fiyata sosyal devlet anlayışıyla yapılabilirdi” dedi.

Şehir Plancıları Odası ile ilgili ‘dava açacaklar’ söylemleri ve bunun üzerinden hedef gösterilmesine ilişkin konuşan Akdemir, “İçimizdeki her odaya karşı yapılan saldırı TMMOB’a yapılmıştır. TMMOB İzmir İKK olarak her türlü saldırıya karşı odalarımızın yanındayız” dedi.

Sorun Yaratır

‘Yüzde 30 emsal artışı ve tüm kente yayılmak istenmesi ne anlama geliyor, sonuçları neler olur?’ sorusuna yanıt veren İzmir Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer ise itirazlarını şöyle dillendirdi:

“Gelişen süreçte birtakım yanlış kararlar alındı, burada depremzedelerin kaybettikleri evlere sahip olmasının koşulu olarak müteahhitlerin oraya girmesi ve vatandaştan olabildiğince az para alması hedeflendi. Bu doğal olarak müteahhitlerin karının artırılmasını gerektiriyor. İlk olarak 1 Mart 2021’de İBB bir plan notu değişikliği kararı aldı. Bu plan notuyla mevcut imar planlarına ek ilave imar hakları kabul edildi. Zaten belli bir oranda bir imar artışı kabul edildi, öte yandan müteahhit eliyle bina bazında yapılan dönüşümlerde yapılan bilimsel çalışmalar gösteriyor ki dairler küçültülerek müteahhitlerin eline verilen daireler artış ortaya çıkıyor. Bu artış yaklaşık yüzde 25 oranında. Buna ek olarak sağlanan yüzde 20 ve yüzde 30 emsal artışları toplamında, mevcut nüfusa ek yüzde 50-60 artış olduğunu söylemek mümkün. Bunun somut sonuçları nedir; o bölgede otopark sorunun yüzde 60 daha görünür hale gelmesi, altyapının yüzde 60 daha yetersiz hale gelmesi, trafik sorunun bu oranda artacağı demektir.”

Dava açılacak

‘Emsal artışına yönelik dava açacak mısınız, açmayacak mısınız?’ sorusunu yanıtlayan İKK Sekreteri Akdemir, “Bu konuda raporumuzu hazırlıyoruz. Biz bilim ve teknik üzerinden sözlerimi söylüyoruz. Elimizdeki tek argüman da hukuk devleti. Bir planlama tekniğine aykırılık varsa, kentin planlama sürecinde yoğunluk artırmama sözüne rağmen bir karar alınıyorsa, bu kararın kimin aldığıyla ilgilenmeyiz. Bu kararın faydasının depremzedelere olmadığını da biliyoruz. Hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Gerekirse dava da açarız, gerekirse eylem de yaparız. Dolayısıyla yanlış bir karar varsa buna da dava açacağız.”

Kent suçuna imza atanları uyarıyoruz

TMMOB’nin konuyla ilgili yayınladığı bildiride şu görüşlere yer verildi:

Doğa olaylarının afete dönüştüğü her kırılma anında, yönetenlerin bu durumu rant çevrelerine çıkar sağlamak için değerlendirmediği bir istisnanın dahi olmadığını bugün yine görüyoruz. Yaşanan felaketlerin nedeni olan yaklaşımlar, gelecekte yaşanacak felaketlerin boyutlarını artıracak şekilde afetlerin hemen ardından “çözüm” diye pazarlanan yeni kararlarda kendini göstermektedir. Piyasanın karlılığını merkeze koyan kentsel politikaların yarattığı ve neredeyse her doğa olayının afete dönüştüğü kentlerde, kaybedilen canlarımız hiçe sayılarak deprem sonrasında da ortaya çıkan sorunun çözümü için bugün yine piyasanın karlılığı referans alınmaktadır.

Öyle bir kamu iradesi ki; müteahhit karı gözetmeksizin, depremzedelerin sorunlarına çözüm bulmak istemiyor.

Öyle bir kamu iradesi ki; bugün yaşanan barınma sorununun, konut fiyatları ve kira bedellerindeki artışın temelinde yatan nedeni, aldığı kararla yeniden üretiyor.

Öyle bir kamu iradesi ki; sosyal devlet sorumluluğunu, topladığı deprem vergilerini yok sayarak depremzedeleri yüksek miktarda ödemelere ile mahkum ediyor.

Geldiğimiz noktada yaşadığımız afetlerde birinci dereceden sorumluluğu bulunan merkezi ve yerel yönetimler ve doğal olarak siyasi aktörlerin, hesap vermek yerine sorumluluklarını gizleyecek şekilde bilimsel dayanaktan yoksun ve sermayeyi sevindiren uygulamaları, TMMOB’ye bağlı meslek odalarının tüm uyarılarına rağmen hayata geçirilmekte ve ileride yaşanması muhtemel afetler karşısında kentlerimizin kırılgan bir yapıya sahip olmasına neden olmaktadır[1][2].

30 Ekim 2020 depremi sonrasında yapılan çalışmaların tümü depremzedeliği mülk sahipliğine indirgemekte, ortaya çıkan barınma sorununun müteahhit karı arttığı ölçüde çözüleceği önerilmektedir. Oysa ki çözüm önerisinin dayandığı kar mekanizmasının fırsatçılığı, depremin hemen ardından yaşanan kira fiyatları ile açıkça görülmüştür.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisince 1 Mart 2021 tarihinde onaylanan plan notu ile gizli bir nüfus yoğunluğu artışı getirilmiştir. Getirilen bu gizli artış piyasanın taleplerini kışkırtmış ve daha fazlasını isteneceği bir düzlem yaratmıştır. Bugün tartıştığımız emsal artışı meselesi popülist ve piyasacı yaklaşımların bizi hangi sonuçlara götüreceğini açıkça göstermektedir. Belli bir bölgede veya bir oranda emsal artışı tartışmaya açıldığında bunun o bölge ile sınırlı kalmayacağı, artışın ise gözü doymak bilmeyen sermayeyi ikna etmeyeceği bilinmelidir.

1 Mart 2021 tarihinde onaylanan plan notuna ek olarak parsel bazında %20, ada bazında %30 verilen emsal artışının teknik olarak tartışılacak bir tarafı bulunmamaktadır. Bu meclis kararı mühendislik, mimarlık ve şehircilik disiplinlerinin varlık nedenlerini ortadan kaldırmakta ve ilgili bilimleri hiçe saymaktadır. Onaylanan plan notu ile birlikte getirilen emsal artışları ile toplamda mevcuda ek %50-60 bağımsız birim artışına ve dolayısıyla nüfus artışına neden olunacağı ortadadır. Bu durum yeni altyapı, ulaşım, sosyal donatı, okul, otopark vb. ihtiyaçları yaratacak ve yaratılan yoğunluğun üzerine bu ihtiyaçları karşılayacak yeni alanlar oluşturulmak zorunda kalacaktır. Bu artış açıkça “İzmir’e ihanet”tir. Bu kararın altına imza atan belediye başkanları ve meclis üyelerinin İzmir’de trafik sorunu olduğundan, koku sorunu olduğundan, altyapının yetmediğinden bahsetmeye ve yoğun bir yağış olduğunda doğal afeti gerekçe göstermeye artık hakkı bulunmamaktadır. Bu karara imza atanlar bilmelidir ki İzmir’de yaşanacak olası her afetten birinci dereceden kendileri sorumludurlar.

Tamamen mali koşullara dayalı, kent bütününü ve kentin uzun vadeli çıkarlarını gözetmeden yapılan emsal artışı ile deprem bölgesinde konut problemini çözmeye çalışan yaklaşımın bilimsellikle, kamucu yaklaşımla uzaktan yakından ilişkisinin olmadığı açıktır. İzmir bugün için yoğun trafik problemine ilave olarak küresel iklim değişimine bağlı su ve enerji gibi problemleri yakın gelecekte yaşayacak illerimizin başında gelmektedir. Hal böyle iken emsal artışları ile planlama, mimarlık, mühendislik disiplinlerinin her birini göz ardı eden kendini ana aktörün müteahhit olduğu piyasa koşullarına teslim eden Belediye Başkanları ve Meclis Üyelerinin 11.10.2021 tarihinde Büyükşehir Belediye Meclisinde almış oldukları karar açıkça bir kent suçudur. Bu karar açık şekilde piyasacı bir yaklaşımdır ve iktidar partisinin 20 yıldır kentsel alanda uyguladığı politikalarından hiçbir farkı bulunmamaktadır.

30 Ekim tarihli Sisam – Kuşadası depremi sonrasında konutlarını kaybeden ve oturulamaz duruma geldiği için barınma sorunu yaşayan vatandaşlarımıza yönelik olarak konut sorununun emsal artışıyla çözülebileceğini ifade edip, bu hususa karşı gelecek olanların üstü kapalı suçlanması piyasacı, popülist yaklaşımın ürünü olup bunu yapanların görevlerini kötüye kullandıklarını hatırlatıyoruz. Bu durum bizlerin ilk defa maruz kaldığı bir durum değildir. TMMOB, toplumun ortak yararını içermeyen, günü kurtarmaya dönük, aklı ve bilimi hiçe sayan bu tip uygulamaları her türlü baskıya rağmen geçmişte de kabul etmedi bugün de etmeyecektir.

TMMOB’nin 08.10.2021 tarihinde İzmir kamuoyunda yaşanan“emsal artışı” tartışmalarına ilişkin yapmış olduğu vurguları yeniden hatırlatıyoruz:

“Kentsel yaşam kurgulanırken, kent planlamanın yararlandığı mühendislik bilimleri üzerinden üretilen verilerden uzak düşerek ve yeni sorunlar yaratarak barınma sorunu çözülemez!

Barınma anayasal bir haktır ve gerekirse kamu kaynakları kullanılarak, bilim ve teknikten kopmadan çözüm üretilmelidir!

Bugüne kadar uygulanan yanlış politikalarla yaşam standartları düşen kentlerimizin, artık artan yoğunlukları kaldıracak durumu kalmamıştır!

Bu noktada vatandaşlarımızın yaşadığı barınma mağduriyetlerini gidermek adına, merkezi ve yerel otoriteleri mevcut kaynaklarını seferber etmeye çağırıyoruz!

Ülkemiz bütçesinden kamusal yararı tartışmalı büyük projelere, lüks konut projelerine, doğayı tahrip eden projelere hem yerel hem de merkezi yönetimlerce milyarlarca lira para aktarılırken, bu mali kaynakların afet bölgelerinde aylardır barınma sorunu yaşayan vatandaşlarımız için neden devreye sokulmadığını kamuoyunun takdirine sunuyoruz!”

Sonuç olarak; meslek odası sorumluluğu çerçevesinde, depremden zarar gören vatandaşların kayıplarının devletin sorumluluğunda gerçekçi bir şekilde giderilmesi çağrısında bulunmak ve yaşanan bu felaketten dersler çıkararak, bir sonraki depremde veya başka doğal afette muhtemel can ve mal kayıplarını önlemeye yönelik işlemler tesis edilmesinin sağlamak olduğunu vurguluyoruz. Alınan kararı çözüm olarak pazarlayan, reklamını yapanlar da gayet bilmektedirler ki; bilimsellikten uzak alınan bu karar yargı eliyle bozulacaktır. Bu, sadece "biz çözümü ürettik ama..." ile başlayan, sorumluluğu kendisi almak yerine bu ihanete karşı çıkanların üzerine atan, onları hedef gösteren beylik cümlelerine temel oluşturmak için yapılan bir gösteridir.

TMMOB'a bağlı meslek odaları olarak bugün İzmir’de hayata geçirilmeye çalışılan ve yarın başka kentlere örnek olacak olması muhtemel olan, mühendislik, mimarlık ve şehircilik disiplinlerinin varlık nedenini ortadan kaldıran, yeni afetlere kapı aralayan karardan acilen vazgeçmelerini bekliyoruz. Aksi halde bilimsel dayanaktan yoksun kararlara karşı her türlü hukuki girişimde bulunacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi

TMMOB Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası İzmir İl Temsilciliği

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB İçmimarlar Odası İzmir Şubesi

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası İzmir İl Temsilciliği

TMMOB Tekstil Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

Editör: TE Bilişim