Ertuğrul TURAN - Bu depremin beklendiğini hatırlatan Prof. Dr. Şerif Barış, depremin 2021 yılında Sisam Adası açıklarında yaşanan depremin artçı şoklarından olduğunu söyledi. Barış, “5.0 büyüklüğünde Kuşadası’nda olan deprem, aslında Ege tektonik rejiminde beklenebilen bir deprem. Yakınlık olarak 2021’deki Sisam depreminin artçı deprem zone’u içerisinde bu da aslında. Dolayısıyla biz 6.5 şiddetindeki bir depremin, iki yıl süreyle en az, 50 kilometre yarıçaplı bir bölgede aletsel büyüklüğü daha küçük olan depremlere artçı deprem diyoruz. Dolayısıyla Kuşadası’nda olan depremi, Sisam Depreminin bir artçısı olarak tanımlamak mümkün. Aletsel büyüklük olarak, zaman olarak, konum olarak artçı deprem tanımına uyan bir deprem bu yüzden sürpriz bir şey yok” ifadelerini kullandı. 
Depremlerin birbirini tetiklemesini değil, belli bir alanda, belli bir sürede olan depremlerin birbirinin artçısı olduğu şekliyle yorumlamak gerektiğini vurgulayan Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, “Gelelim bu depremlerin Sisam Depremi tarafından tetiklendiği meselesine… Genellikle artçı deprem zonelarında olan depremler tetiklenmesine göre değil.  Zaten bu artçı deprem bölgesinde olan bir deprem. Yani uzaklık dediğim biraz buydu. İkinci olarak biz hesap yapmadan, bir depremin diğer depremi tetiklediğini söyleyemiyoruz sismolojide. Sismoloji biliminde coulomb stres dağılımı denen bir olay vardır, bu genellikle kırılan fayın her iki ucuna belli bir miktarda gerilimi aktarır. Bu gerilim, o her iki uçtaki geri planda birikmiş gerilmeyle beraber, eğer yeteri kadar bir gerilim biriktiyse, stres biriktiyse deprem olur. Bu olayı en açık ve bariz şekilde 1999 depremlerinde meydana geldi. 99 Kocaeli depreminde açığa çıkan gerilmenin yaklaşık %20’si, fayın her iki ucuna aktarıldı. Yani biri doğu ucu, biri de batı ucu. İşte doğu ucundaki Düzce depreminin erken olma sebebi bundandır, yani o bölgeye aktarılan gerilimdendir. Batı bölgelerinde ise 2000 yılında yayınlanan bir makalede özellikle İstanbul açıklarında 7 büyüklüğünde bir depremin, İstanbul’a 50 kilometre yarıçaplı bir bölgede geçici olarak deprem olma olasılığını %62’ye çıkarttı. 2004’te bu hesap yeniden yapıldığında 30 yıl içinde deprem ihtimalini %53, ama 2014 yılında yeni veriler, güncel yöntemler, yeni proje sonuçlarına göre ve içinde bir Türk bilim insanının da olduğu bir çalışma, çok kapsamlı bir şekilde yeniden çalışıldı, İstanbul’da gerilme transferi nedeniyle riskin 2046’ya kadar %48 olarak belirlendiğini hesapladılar. Maalesef bazı uzmanlar, 2000 yılındaki makaleye dayanarak sanki 30 yıl içerisinde İstanbul’da 7’den büyük bir deprem mutlaka olacakmış ve riskin de %64 olduğunu bunun da sürekli arttığı imasında bulunuyorlar. Bu açıkçası doğru bir bilgi değil, eski bir bilgi. Bundan sonra yapılan iki çalışmada da İstanbul için riskin daha az olduğu bilimsel olarak bulunmuş bir sonuç” dedi.
Etki alanı ve nüfus yoğunluğu nedeniyle bölgedeki birçok depremin İzmir depremi şeklinde anıldığını söyleyen Prof. Barış, depremin Kuşadası Körfezinde olduğunu hatırlatarak şunları kaydetti: “Kuşadası’nda yaşanan depremler genellikle İzmir diye geçiyor ama hayır bu Aydın iline bağlı bir ilçe ancak İzmir’de yoğun olarak hissedildiği için İzmir’le ilişkilendiriyorlar. Hâlbuki tektonik ve sismik olarak İzmir’le bir alakası yok aslında. Bu deprem de bir başkasını tetiklemez. Yani eğer bölgede rastgele bir deprem olursa, sismolojide deprem tetiklemesi çok bilinen bir yöntem değil, bilinen bir kesinlik olmayan husustur. Bazı yer bilimciler her orta büyüklükteki, her hissedilir depremde diğer fayları tetikler diyorlar. Marmara’da, İstanbul’da fayları tetikler diyorlar. Öyle bir deprem olursa diğer depremlerin tetiklemesinden değil, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olması, Türkiye’nin 500’den fazla aktif fay hattına sahip olması nedeniyle bunlar gayet normaldir. Bunlara bakarak çok büyük bir deprem beklemek doğru değil ama Türkiye’nin her yerinde oturan vatandaşlarımız yarın deprem olacakmış gibi, bir dakika beklemeden, deprem sırasında ve sonrasında yapılması gerekenleri öğrenmesi gerekiyor. Ama maalesef, bizler artçı depremlerin sayıları ne kadar, bu depremlerin büyüklük ve şiddetleri ne kadar, ben bu depremi hissettim, bu deprem başka depremi tetikler mi gibi can kurtarmayacak, maalesef gereksiz bilgilerle dolduruyoruz kendimizi.”         

Editör: TE Bilişim