Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (BM-FAO), gıda israfı sorununa dikkat çekmek için 29 Eylül`ü
Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü ilan etti. FAO`nun raporuna göre, dünya nüfusunun 2050‘de
9,6 milyara ulaşması beklenmekte, Türkiye‘ye ilişkin nüfus beklentisi ise yaklaşık 95 milyon olarak
öngörülmektedir. 2050 yılında dünya nüfusunun %70`inden fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağı tahmin
edilmektedir. Kentleşme, yaşam tarzlarına ve tüketim kalıplarına da değişiklikler getirecektir. Kentsel nüfusun
payı giderek artarken, kırsal alanlar oldukça uzun bir süre için yoksul ve aç çoğunluğa ev sahipliği yapacaktır. 
Artan nüfus ve gıda talebine rağmen artan sıcaklıkların sebep olacağı kuraklık ve aşırı hava olaylarına karşı iklim
değişikliği ile mücadelede önemli adımlar atılmadığı sürece, gıda güvenliğinin de tehlikede olduğu bir gerçektir.
Giderek artan gübre, pestisit ve herbisit kullanımı toprak ve suların kirlenmesine neden olmakta ve insan
sağlığını tehdit etmektedir. Ormanların ve otlakların tarım alanlarına dönüştürülmesi yanında iklim değişikliğinin
de etkisiyle biyolojik çeşitlilik azalmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara ek olarak, üretilen gıdanın 1/3`ü (yaklaşık
1,5 milyar ton) atık ya da kayıp olmaktadır. 
Tüketilen gıdanın %50‘si olan 300 milyon ton gıda maddesi ise çöpe atılmaktadır. Çöp olan gıdanın çevresel
maliyetleri üretici fiyatları ile 750 milyar ABD dolarına, tüketici fiyatları ile 1 trilyon dolara, yani Türkiye ve
İsviçre`nin 2011 yılındaki gayri safi yurtiçi hasılalarının toplamına ulaşmaktadır. Üstelik buna sosyal maliyetler
dahil değildir.
Gıda kayıp ve atıklarının oluştuğu aşamaları; hasat öncesi durum, hasat edilemeyen kısım, hasat, işleme,
paketleme, depolama, taşıma, perakende ve tüketim kısmı olarak gruplandırdığımızda kayıplar genel olarak
tüketime kadar olan tüm aşamalarda gerçekleşmektedir. 
Gelişmiş ülkelerde gıda israfı gelişmemiş ülkelerden daha fazladır. Gelişmekte olan ülkelerde gıda atığının
%40`ı hasat sonrası ve işleme seviyelerinde gerçekleşirken, sanayileşmiş ülkelerde kayıpların %40`ından
fazlası perakende ve tüketici düzeyinde gerçekleşir. Gıda kaybı ve atıklar aynı zamanda su, toprak, enerji, emek
ve sermaye gibi kaynakların büyük oranda boşa gitmesine ve gereksiz sera gazı salınımı yüzünden küresel
ısınma ile iklim değişikliğine etki etmektedir.
Şu an dünyada herkese yetebilecek kadar gıda bulunmasına rağmen halen dünyanın azımsanmayacak kadar
büyük bölgelerinde açlık yaşanıyor. Yeterli miktarda gıda bulunsa da adil dağılım olmadığı sürece dünyada ne
yazık ki açlık yaşanmaya devam edecektir. Açlığın yanı sıra obezite sorununda da ciddi bir artış gözlenmektedir.
Bunun nedeni fazla gıda tüketiminin yanında sağlıksız gıda tüketimlerinin artmasıdır. Besin değeri
önemsenmeden, gıda ürünlerinin içeriği bilinmeden yapılan alışverişin obezitenin artmasında rolü büyüktür.
Temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmak giderek zorlaştığı için sağlıklı yaşamak lüks haline gelmiştir. Açlığı engellemek
ve gelecek nesillerin obez olma riskini azaltmak için sürdürülebilir gıda ve tarım sistemleri uygulanmaya
başlanmalıdır. Bu konuda dünyanın birçok bölgesinde başarılı sonuçlar elde edildiği görülmüştür. Coğrafi konum
ve iklim koşulları yönünden tarım yapmaya oldukça elverişli olan ülkemizde sürdürülebilir tarım ve gıda
sistemlerinin hayata geçirilmesi konusunda yapılacak çok şey vardır. Bu şansı değerlendirmek adına
sürdürülebilir tarım ve gıda sistemlerinin konvansiyonel üretimin önüne geçmesi sağlanmalıdır. 
2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu‘na göre Türkiye‘de her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda ise 7,7 milyon
ton yiyecek çöpe atılmakta, bu verilere göre ülkemiz Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Meksika`nın ardından
üçüncü sırada yer almaktadır. 
Gıda israfına neden olan tüketici davranışlarına baktığımızda; ihtiyaç fazlası veya gereksiz ürün alınması sonucu
gıdanın bozulması, tavsiye edilen tüketim tarihi ve son tüketim tarihi arasındaki farkın bilinmemesi nedeniyle
tüketilmesinde sakınca olmayan gıdaların atılması, gıdaların uygun olmayan koşullarda saklanması, tüketilecek
miktardan fazla yemeğin pişirilmesi ve tüketilmemesi gibi örnekler verilebilir.
Gıda ve tarım sektörü, tüketicilerin oluşturduğu talebe göre yönelim sağlar. Bundan dolayı bilinçli tüketici gıda
zincirinin en önemli halkasıdır. Bireysel yönelimler değiştikçe sektör de beklentilere yönelik üretim yapacaktır.
Bu üretim de çevreyi koruma bilinciyle iç içe olmalıdır.
Her gün 13 milyar insanı doyurabilecek gıda üretilirken her 9 insandan 1‘inin açlık çektiğini, 1,8 milyar insanın
kronik açlık çektiğini ve sayıların gün geçtikçe arttığını, çöpe atılan gıdanın bugün dünya çapında yetersiz
beslenen yaklaşık 842 milyon insana yetecek miktarda olduğunu unutmadan gıda alışverişi ve tüketimi
yaparsak gıda atıklarında azalma sağlayabiliriz. Bireysel bilincin artması amacıyla ilkokul ve ortaokul seviyesinde
öğrencilere, tüketim alışkanlıklarının belirlenmesine yönelik eğitimler düzenlenmesi gerekmektedir. 
Gıda kayıpları ve atıklarını minimuma indirebilmek için Aile Çiftçiliği ve Kooperatifleşme desteklenmelidir. Tarım
ve Orman Bakanlığı çiftçilerimizi bilinçli tarım konusunda Ziraat Mühendisleri/ Veteriner Hekimleri istihdam
ederek bilgilendirmeli, eğitmeli ve denetlemelidir. Özel sektör gıda işleme sırasında Gıda Mühendislerinin bilgi ve
birikimlerinden faydalanmalı ve kaybı en az seviyeye ulaştıracak önlemleri almalıdır. Yine, Tarım ve Orman
Bakanlığı, Gıda Mühendislerini istihdam ederek denetimleri sıklaştırmalı, gıda güvenliğini ve halk sağlığını

güvence altına almalıdır. Tarımsal üretim teknolojileri ve yönetim tekniklerini geliştirmek için araştırma ve
altyapı yatırımlarını arttırmak, tarım emekçilerine doğru teşvikleri vermek, su yönetimi ve gübre kullanımı
konusunda daha iyi düzenlemelerin hayata geçirmek zorunludur. 
Otel, restoran, kantin ve yemekhaneler gibi toplu tüketimin yapıldığı yerlerde kişinin gereksinimi kadar gıdanın
alınması ve tüketilmesi konusunda bilgilendirici uyarılar yapılmalı, gıda süsleme amaçlı ve aşırı tüketimi
özendirici uygulamalardan kaçınılmalıdır. Bu amaçla yasal düzenlemeler yanında denetimler artırılmalı, kamu
spotları şeklinde bilgilendirmeler de yapılmalıdır.
Yetersiz ve dengesiz beslenmenin önüne geçebilmek için gıda atıklarının en az %50 oranında azaltılması
gerekmektedir. Gıda atığı sorununu ortadan kaldırmamız için üretim, depolama, taşıma ve paketleme ile
etiketlemeden oluşan tüm gıda zincirini etkileyen düzenlemelerin güncellenmesine ihtiyacımız var. Sıfır atıklı bir
gıda zinciri oluşturmak için hem yasaları hem de sektörün iş yapış biçimlerini değiştirmek gerekmektedir.

Editör: TE Bilişim