Bölgenin Tek Radyosu Radyo Ege siyasetin de nabzını tutmaya devam ediyor. Radyo Ege’de alışkanlığınız olan, hafta içi her gün saat: 08.00’de başlayan Balamir Yıldız’ın sunduğu Yol Saati siyaset alanında uzman olan, kamuoyu araştırmacısı ve Siyasal İletişim Uzmanı İbrahim Uslu açıklamalarda bulundu. Programa Ankara'da yaşanan sel felaketi ile başlayan Balamir Yıldız, İbrahim Uslu'ya durumu sordu.

Ankara'da yaşanan sel felaketi için ''İnşallah can kayıpları artmaz ama süreçte bu afetlerin artmaya devam edeceği biliniyor. İklim değişikliği nedeniyle iklimlerin dengesi bozuldu ve olağan dışı yağışlar ve doğa olayları yaşanacak önümüzdeki süreçte. Bu biliniyor artık yani bilinmeyen bir şey değil. Buna karşı gerçekten ülkelerin bizim de ülkemizin önlemler alması gerekiyor. Sanki bugüne kadar ki afet riski gibi davranacak olursak önümüzdeki süreçte bu tür kayıpları ve sel basmalarını ya da doğal afetleri daha fazla yaşayacağız. O yüzden şimdi sel olduğunda, selde zarar görmüş insanları kurtarıyoruz ya da can kayıpları falan yaşanıyor. O zaman şehirlerimizi sel olacakmış gibi bizim yeniden dönüştürmemiz gerekiyor.'' dedi.

''ANKARA'DA YAŞANAN OLAY SONRASI AFET BAKANLIĞI GÜNDEME GELEBİLİR''
Sözlerine felaketler için yapılması gerekenler ile devam eden Uslu; ''Ankara'da böyle seller basacak kadar yağmurun yağması çok olağandışıdır. Ben Ankara'da yaşıyorum evet haziran başında kırk ikindi yağmurları yağar yağmurlarda ikindi vakti yağar. İyi de olur, çünkü susuzluk sorunu vardır Ankara'nın. Ama şimdi Ankara'nın göbeğinde pazarda sel baskınları ile falan uğraşılıyor. Maalesef yani burada logar kapağını temizleyemesinden olacak iş değil. Artık sel riski altında olan yerlerin dönüştürülmesi gerek bunları konuşmaya gerek olmamalıdır. O yüzden de bu afet yönetimi konusunda, şimdi diyelim ki AFAD diye bir kuruluşumuz var. Fakat AFAD işte insanlar afete maruz kaldıklarında onları kurtarıyor, yani çok özveriyle çalışıyorlar AFAD çalışanlarını buradan saygıyla sevgiyle anmak lazım. Tebrik etmek lazım. Ama bir şehirlerin dönüştürülmesini, yolların da heyelan riskine karşı korunmasını, ormanların yangın riskine karşı korunmasını ve onlara bu donanımların alınmasını insanların eğitilmesi falan gerekir. Şimdi burada yapılması gereken bir sürü iş var. Onları kim yapacak, şu ana kadar ihtiyaç duyulamamış. Bundan sonra ihtiyaç duyulacak belki. Bundan sonraki süreçte afet bakanlığı falan kurulması gerekecek. Yani AFAD afet sırasında insanlara yardım ediyor. Ama afet öncesinde gerekli dönüşümleri afet dönüşümü yaparak, bir deprem riski içinde yaşıyoruz ve hiç kimsenin doğrudan sorumluluğunda olmadığı için galiba bu şekilde.'' dedi.

İZMİR'DE KENTSEL DÖNÜŞÜM HIZLANDIRILMALI
İbrahim Uslu açıklamasına; ''İzmir'de de herkes deprem riski altında yaşıyor ve onun gerekli kentsel dönüşümü çok yavaş işliyor. Bunu hızlandıracak mekanizmalara ihtiyaç var artık. Hepimizin buna daha çok ihtiyacı var. 
Şimdi burada sorun benim gördüğüm, Türkiye'nin uluslararası bir konuyu iç siyasette kullanırım diye gereğinden fazla sert bir dil kullanmasıdır. Arkasından da beklentileri yükseltmesi yüzünden oldu. Şimdi Finlandiya ve İsveç’te PKK’nın yürüttüğü faaliyetler Türkiye’yi bütün PKK sorunumuzu  düşünecek olursak toplamının onun içerisinde Finlandiya ve İsveç’teki faaliyetlerinin rolünü toplayacak olursak  çok küçük bir rolü var. Elbetteki yani bir ülkede bir tek terör örgütü faaliyet veriyorsa bu bir şeydir. Ancak payını hesaplayacak olursak, matematiksel olarak hesaplayacak olsak bile çok yüksek bir risk değildir. Zaten biz bugüne kadar o yüzden İsveç konusu pek gündeme gelmedi. 
Farkında olduğumuz belki Suriye'deki faaliyetlerini biliyoruz. İran'daki faaliyetleri biliyoruz. Hatta Rusya'daki faaliyetleri, Almanya Fransa faaliyetlerini biliyoruz. Finlandiya gündeme gelmezdi. Bir anda onu çok büyüttük. Türkiye'nin güvenliğini Finlandiya tehdit ediyormuş falan gibi bir olay oldu. Türkiye sözleşmeden kaynaklanan bir uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullandı. Burada da sorun yok yapabilirdi. Yani çünkü bu kadar beklentiyi yükseltmeden yapabilirdi. Açıklamalar geldi ki arka planda sonra uzlaşıldı. Türkiye tek başına NATO’yu kilitleyecek NATO’nun büyüme stratejileri ya da bir yerde mücadeleye ket vuracak bir adım attığında, bu bize başka bir şekilde dolaylı başka maliyetler yaratacaktı. Yani bu sefer Avrupa birliği ülkeleri Türkiye yaklaşımları biraz daha kötüleşecekti. Onlarda başka alanlardaki sorunlar çıkaracaktı. Ekonomik ya da güvenlikle ilgili ya da başka alanlarda başka oturumlarda sorunlar çıkaracaklardı.'' şeklinde devam etti.

''NATO MUTABAKATI BİR NİYET DEKLARASYONUDUR''
Radyo Ege'de konuşmasına NATO zirvesini alan İbrahim Uslu; ''Türkiye'nin tek başına NATO'nun büyüme stratejisini ve Rusya ile mücadele stratejilerini bloke etmesi doğru olmazdı. Ama önce uzlaşması açısından doğruydu. Fakat uluslararası bir konuyu iç siyaset malzemesi haline getirirseniz ve arkasından da bir mutabakat yaparsanız ki zaten bir sözleşme bile değil. memorandum imzalandı. Sözleşme olsaydı bu geçerli bir sözleşme de olsaydı bu daha bağlayıcı olurdu. Bu bir niyet deklerasyonu gibi, bir şey imzaladık. Her iki ülkede bundan sonra PKK faaliyetlerine karşı biraz daha yaptırım gücünü arttıracaktır. 
PKK orada faaliyetlerini durdurdu. Brüksel parlamentosu önünde yıllarca PKK cadırı durur özgürce orada propaganda yapardı. PKK propaganda yapmaya başladığında ne yapacaklarını söyleyeyim. NATO'dan atılmalarını isteyecek değiliz. Türkiye mesela bir yaptırım gücünüz varsa o yaptırım gücünüzü kullanmaya başlarsınız. Caydırıcılık bildirmek onun içi faaliyetler vermiştik. Türkiye'deki şirketlerine yaptırım uygulayabilirsiniz.
Kendi vatandaşları karşısında zor durumda bırakabilirsiniz. Onları da çeşitli davalar açarak yapabilirsiniz. Türkiye de çok sert açıklamalar yaptığınız da bir şey olmuyor. Sahada bir değişikliğe neden olmayabiliyor. Diplomatik yöntemler kullanmak gerekiyor. Sürecin başında kullanılan dil diplomatik yöntemlere aykırıydı.''dedi.  

ASGARİ ÜCRET ARTIŞI SORUNLAR YARATABİLİR
Asgari ücretin artışı konusunda Balamir Yıldız'ın sorusuna cevap veren Uslu; ''İşçi tarafı ücretin ne olacağı konusunda bir beklentisi var. Kimisi 5 bin, kimisi 6 bin mi ? olacak diyor. İşveren konusunda hükümet bir teşvik verecek mi vermeyecek mi? sorusu var. Patronlar ücreti ödeyemiyorum ya işten çıkacaksınız ya da kayıt dışı çalıştıracağım ve ücretini elden ödeyeceğim diyebilir. Sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durumun detaylarını öğreneceğiz. Bugün Cumhurbaşkanı'nın bu konu hakkında açıklamasını göreceğiz.
Göçmen işçilerin çalışması gündeme gelir. Dürüstüm çünkü rekabet etmeye çalışıyoruz ama şimdi bu çalışma maliyetleri çok yüksekti. Uluslararası rekabet yapamazsınız, ona zarar verici olur. İşletmeler batmak durumunda kalır. Elinde imkan kalmayınca kaçak işçi çalıştırmak, işten çıkarmak gibi durumlar yaşanacak.'' açıklamasında bulundu.

Editör: TE Bilişim