38 yıllık aranın ardından tekrar memleketine dönen iş insanı Nurettin İnal, organ bağışı topluluğunun nasıl geliştiğinişu ifadelerle anlattı:

“İlk çıkışım aslında İstanbul’da. Bu çıkışa neden olan şey ailemden birinin organ bulamaması nedeniyle yaşamını yitirmesi. Yıllar önce organlarımı bağışladım ve bunu dernekleştiririm diye düşündüm. Organ bağışıyla ilgili çabanın insanların arasında sohbetin dışına çıkmadığını gördüm. Din adamlarından tutun sağlıkçıların ne dediklerini sosyal medyada paylaşıyorum. Kan, kök hücre gibi, organını bağışlayıp bir hayat kurtar. 2009 yılında dernekleştirmek için yola çıktığımızda, adını platform koyabileceğimiz şekilde büyüdük. Yapılan çalışmaların yalızca organ bağışıyla kısıtlanmayacak şekilde büyük konular olduğunu gördük. Hayati bağışlar, hasta-yaşlı, kadın-çocuk, engelliler-bağımlılar, eğitim, çevre ve iklim, doğal afet gibi alanlar oluşturduk. İlgili konuların uzmanlarıyla kurulduk. 100 günlük süreç vardı. Valimiz Mehmet Ali Bey’e gittik. 100 günlük sürecin ardından tüzüğümüzü oluşturduk. Halka ulaşabilmenin temel yolunun sanat ve eğitim olduğunu bildiğimiz için, proje üretilsin diye yapılandırdık. “

Organ bağışında toplumsal baskı

İnal, organ bağışının farklı algılandığını, bu yüzden organ bağışı yapmak isteyenlerin çekindiğini vurgulayarak, “Organ bağışı ya da dini konularda uzman değilim. Esas itibariyle ben sadece toplum içinde ihtiyaç olan konuların uzmanlar tarafından çözülebileceğini düşünüyorum. Organ eksikliğinden dolayı kız kardeşimin eşini kaybettik. Duyarlı bir insan olarak organlarımı bağışladım. Kartımı kaybettim İstanbul’da. Hastaneye gidip kartımı yeniletmek istedim. Zannediyorum ki, e-devletten çıkaracaklar hemen. Hastaneye gittiğimde böyle bir kayıt yok dediler. Yeniletmek istediğimi söyleyince iki şahit bulmamı istediler. Ben orada gidip geri gelmeyebilirdim. Hasta bakıcı çağırsa, akli dengem yerinde, kendi arzumla bağışlıyorum. Bağışlasanız, bir yerde vefat etseniz varislerinizin onayı olmadan alınamadığını belirtti. O zaman bazı konuların aksak olduğunu, kanun yapıcıların hassasiyet göstermeleri gerektiğini anladım. Pazar günü, benimle röportaj yapmak isteyen dostum Mustafa Kemal Erdenol. Röportaj yayınlanacağını beklerken bir makaleyle karşılaştım. Ankara’dan arandım. Emekli bankacı aradı. Geçe gün beyin ölümü gerçekleşti. Organları alınabilir diyemedim toplumsal baskıdan dolayı. En az üç dört kişinin faydalanacağı kişi vefat etti. Komşular ne der, organlarım eksik olursa diğer dünyada sıkıntı çeker miyim diye düşünülüyor. Yüz nakli yapıldı, başarılı bir şekilde. Organ bağışına bakışı değiştirdi.” İfadelerini kullandı.

Editör: TE Bilişim