Politika faizini yüzde 13'e indiren Merkez Bankası, yüzde 50'lere ulaştığı için şikayet konusu olan ticari kredi faizlerine de müdahale etti. Bankaların ticari kredilerde yüzde 30'u aşan faiz istemesi zorlaşırken, kredi büyümesini sınırlı tutacak da adım geldi. Bu konu hakkında sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Hasan Eken yeni durum hakkında yorumlarda bulundu.

Bu duyuru zorunlu karşılıklara ve disponibilite uygulamasına ilişkin bir basın duyurusudur. Öncelikle "disponibilite" kavramını ilk defa duyan vatandaşlarımıza bunu kısaca izah edeyim. Disponibilite en basit tanımıyla bankaların toplam mevduatlarının belli bir oranı kadar devlet tahvili satın alarak bunları TCMB'de mevduatın teminatı olarak tutmaları işlemidir. Türkiye bu kavram ile (yanılmıyorsam) 1987 yılında tanıştı. Zira o yıllarda TCMB para politikası aracı olarak Açık Piyasa İşlemlerini (APİ) kullanmaya başlamış ve "disponibilite" yükümlülüğünü de en basit tanımıyla devlet tahvillerine talep yaratmak ve APİ faaliyetlerini etkili hale getirmek için uygulamaya başlamıştı. 

Şimdi TCMB 2022/36 duyurusuna geri dönelim. Bu duyurunun yapılmasının sebebi TCMB'nin yine 20.08.2022'de Resmi Gazete'de yayınlanan "Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2022/24) ile kredilere uygulanacak zorunlu karşılıklar oranının bankalar için yüzde 20'den yüzde 0'a düşürülmesi konusunu açıklığa kavuşturmaktır. TCMB bu duyurusunda ilk olarak 23.04.2022 duyurusunda krediler için getirilen yüzde 20 zorunlu karşılık oranını yüzde 30 disponibilite ile ikame edildiğini (bu kısım resmi gazetede yok) açıklamaktadır. Disponibilite şartı 30 Aralık 2022 tarihinde yerine getirilecek olup bu tarih itibariyle 29 Temmuz 2022'den itibaren yüzde 10 kredi büyüme oranını aşan kredi kısmı için uygulanacaktır. Teminata alınan devlet tahvilleri bir yıl boyunca TCMB'de kalacaktır.

Disponibilite bankaların kredilere uyguladıkları faiz oranına da bağlanmaktadır. Şöyle ki; TCMB referans faiz oranının (%13) 1,4 katı üzerinde yıllık bileşik faiz oranıyla kullandırılacak kredi tutarının yüzde 20'si 1,8 katı üzerinde yıllık bileşik faiz oranıyla kullandırılacak kredi tutarının yüzde 90'ı nispetinde menkul kıymet tesis edilmesine karar verildiği duyuruda ifade edilmektedir. Duyuruda ayrıca "Yukarıdaki kararlara ilişkin teknik detaylar ilgili düzenlemelerde yer alacaktır." denilmektedir. 

Bunlar ne anlama geliyor?

Teknik detayları ileride açıklayacağını ifade eden TCMB belli ki bu kararları hızlı ve etraflıca düşünmeden almıştır. yüzde 13 referans faizin 1.4 katı yani yüzde 18.2 yıllık bileşik faizle kredi veren bir banka yüzde 20 disponibilite oranına tabi tutulacak. yüzde 13 referans faizin 1.8 katı yani yüzde 23.4 yıllık bileşik faizle kredi veren bir banka yüzde 90 disponibilite oranına tabi tutulacak. Devlet tahvili getiri oranları 2 yıl için yüzde 17.62, 5 yıl için yüzde 16.77 ve 10 yıl için de yüzde 16.93 düzeyindedir. Yani bankalar yüzde 18.2'den yüksek faizle kredi verirse verdiği kredinin yüzde 20'si kadar tahvil alıp, yüzde 23.4'ten yüksek faizle kredi verirse verdiği kredinin yüzde 90'ı kadar tahvil satın alıp bir yıl süreyle TCMB'ye teslim edecektir. Bunun anlamı şudur. Bankalar verdikleri kredilerin belli bir yüzdesi kadar devlet tahvili satın alacaklar (devlete kredi verecekler) ve TCMB'ye emanet edecekler.

Bununla ne amaçlanıyor?

TCMB yüzde 13 referans faiziyle bankalara para aktarıyor. Bankalar merkez bankasına gidip borç aldıklarında yüzde 13 faiz ödüyorlar. Ancak bankalar yüzde 13 faizle aldıkları bu parayı yüzde 40 hatta yüzde 50 belki daha yüksek faizle şahıs ve firmalara kredi veriyorlar. Bunun sonucunda da bankaların karları astronomik seviyelere yükseldi. Oysa TCMB faizi indirerek bankaların da düşük faizle kredi kullandıracağını düşünmüştü. Bunun imkansız olduğunu ise göremedi. Çünkü krediler uzun vadeli verilirken TCMB borcu ise kısa vadelidir. Referans faiz bugün yüzde 13 olsa da her an yükseltilebilir. Bu faiz riskini üstlenmek istemeyen bankalar doğal olarak düşük faizli kredi vermediler. En son TOBB başkanı da bundan şikayet edince TCMB (hükümetin talimatıyla ya da bilgisi dahilinde) bu uygulamaya gitti.

Ancak bu uygulama da bankaları bu faiz riskini almaya zorlamayacaktır. O zaman ne olacak?

1. Krediler kısa vadeye sıkışacak.
2. Kredi faiz oranları yüzde 18.2 düzeyinin altında kalabilecek.
3. Bankalar kredi vermede isteksiz olacak.

4. Ticari krediler azalırken uygulama kapsamında olmayan bireysel krediler artacak.
5. Sabit faizli krediler bitecek ve değişken faizli krediler artacak.
6. TL kredilerden ziyade dövize endeksli krediler artacak.
7. Finansal sektörün denge ve dinamikleri tamamen bozulacak.

Bu uygulamalarla yapılmak istenen kredi faizini düşürmek, kredilerin büyümesini önlemek ve yan etki olarak da devlet tahvillerinin talebini artırmaktır. Vatandaş ise bunun sonucunda olması döviz kuru ve enflasyon artışıyla faturayı ödemeye mahkum edilecektir.

Son cümle. '' Davul Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının enflasyon ve hayat pahalılığı yüzünden bükülmüş boynunda. Tokmak ise bir çok liyakatsiz kişinin elinde. '' açıklamasında bulundu.

Editör: TE Bilişim