SON MÜHÜR-KAZİM BOZKURT/Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın geçtiğimiz günlerde aldığı ‘faiz indirimi’ kararı ile, döviz kurunun ateşi harlandı. Her geçen gün artan dolar kuru, psikolojik sınır olarak tabir edilen 10 lira bandını da aşarak, rekor kırmaya devam ediyor.

Türkiye’de, ekonominin yönetilmediğini dile getiren Türkiye Ekonomik ve Mali Araştırmalar Vakfı (TEMAR) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hasan Eken, ülkedeki para politikasının, iktisatla alakası olmadığını vurgulayarak “Yönetilememe büyük risk, ekonominin yönetilememesiyle birleşince yerli ve yabancı yatırımcılar buna göre poz alıyorlar. Bir ülkenin parasını belirleyen şey, o ülkenin siyasi, iktisadi ve askeri gücüdür. Sizin dünyada siyasi gücünüz, ekonominiz ve askeri gücünüz zayıfladıysa paranız değersizleşir. Türk Lirası, yalnızca dolara avroya değil, dünyadaki tüm para birimlerine karşı değer kaybediyor. Hükümetin, bunları oturup düşünmesi gerekiyor, bu yanlışları görmesi lazım” diye konuştu.

Psikolojik sınır: 10 lira

İktisatçıları ikiye ayıran Prof. Dr. Eken, bunları yatırım bankası ekonomistleri, ve halkın iktisatçıları olarak belirtti. Prof Dr. Eken, televizyonda gördüğümüz iktisatçıları yatırım bankası ekonomistleri olarak değerlendirirken, “Bu piyasa işlem yaparak para kazanmak isteyen, bu tip argümanları sever. Psikolojik sınır olabilir; ancak paranın değeri psikolojik sınıra göre belirlenmiyor. Siyasi, iktisadi ve askeri olarak belirlenir. Şu anda paranın karşılığı yok, değerini o yüzden bu güçlerden alıyor.” dedi.

“Hükümet 15 senelik hatanın üstüne tüy dikiyor”

Doların değerini düşürmek için faiz yükseltmenin geçiçi bir çözüm olacağını ifade eden Prof. Dr. Eken, ekonomide yürütülen yanlış politikaları şu sözlerle ele aldı:

“2002’den beri ülkeyi yöneteceksiniz, 20 sene sonra tüm ekonomi politikanız ‘Faizi düşüreyim dolar yükselsin ihracat yapalım’ olsun. Söylenecek bir şey kalmıyor. Sanayinin yüzde 70’i ithalata dayanıyor. Türkiye’de sanayiyi ithalate bağımlı yapan, hükümetin politikalarıdır. Üreten esnaf, KOBİ 20 senede yok olma noktasına geldi. Bu politikayla, ülkenin dış borcu neredeyse 500 milyar dolara yaklaşıyor. Fabrikalar, otoyollar satıldı, ‘Yap, işlet, devret’ ile ülkenin borcu yükseldi. Genç işsizlik yüzde 24’lere gelmiş. Hükümet, bu politikaların yanlış olduğunu 15 sene sonra gördü. Şimdi de, yüksek faiz, düşük kur politikasının tam tersini uygulayarak üzerine tüy dikiyor”

“Bu politika hiçbir işe yaramaz”

TCMB’nin rezervinin eksi 50 milyar dolar seviyesine geldiğinden, piyasaya müdahale edemediğini, elinin kolunun bağlı olduğunu açıklayan Prof. Dr. Eken, “Dolar satarsınız, piyasaya müdahale edersiniz. Bunu yapamazsanız, faiz yükseltirsiniz. Ama ikisinden de önce, kararlı ve sağlam duruşa sahip merkez bankaları, iki silaha da başvurmaz. Siz, güçlü bir merkez bankası iseniz tek kelime ile piyasayı domine edersiniz. Rezervler eksiye düşmüşse, faiz silahını kullanamıyorsanız, dolar alır başını gider” ifadelerini kullandı.

Şu anda, piyasaların yeni bir faiz artırımı kararını beklediği için, doların yükseldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Eken, TCMB’nin önceki Para Politikaları Kurulu’nda (PPK) aldığı faiz indirimi kararının, kimsenin beklemediği bir hareket olduğu için dolar kurunun arttığını dile getirdi. Prof. Dr. Eken, sözlerine “TCMB’ye sesleniyorum, bari faizi sabit bırakın. Hafif bir gerileme söz konusu olabilir. Bizim halkımız, bunu hak etmiyor. Ülke ekonomisini yönetmek faiz yönetimi değildir. Herkes buna kitlenmiş durumda. Dolar, yükselir veya düşer. Birileri bundan para kazanacak. Fakat, işsizlik, üretim ve yüksek enflasyon orada duruyor. Bunları nasıl çözeceğiz? Tarlasına, traktörüne haciz gelen çiftçinin derdini faiz indirimi kurtarmayacak. Hükümetin buna odaklanması gerekiyor. Ülkede yoksulluk korkunç boyutlarda. Türkiye’de asgari ücretle çalışan insanlar yüzde 43 düzeyinde. Gelişmiş ülkelerde yüzde 5-6. Bu bile insanların ne kadar yoksullaştığını gösteriyor. Lüks yerlere gidiyorsunuz oralar dolu. Dolar değer kazandıkça bin dolar bin lirayken ,sabah uyanıyor bin 100 lira oluyor. Diğer taraftan asgari ücretli işçi 285 dolar kazanırken ertesi gün 275 dolar kazanıyor. Bu gariban ne yapsın” diyerek devam etti.

“AKP, ekonominin bu hale gelmesinin tek sebebidir”

AK Parti’nin, yirmi senedir ülkede ekonomi politikası olmadığının altını çizen Prof. Dr. Eken, 2001’de Kemal Derviş’in hazırladığı ekonomi politikasını 2017’ye kadar uyguladığını belirterek, “Adalet ve Kalkınma Partisi ülkenin bu hale gelmesinin tek sebebidir. Dış güçler değildir, ‘Cehape’ değildir, Kemal Kılıçdaroğlu değildir. Dolar, çıkabilir, inebilir. Ülkenin ekonomisini yönettiğiniz zaman, 83 milyonun vebali sizin boynunuzdadır. Hükümetlerin, bunu bilerek yönetime talip olması gerekiyor. Ekonominin, siyaset üstü olması lazım. Türkiye, güçlü bir ülkedir. Ülkenin bütçesi belli, bu bütçeyi verimli kullanabilirsiniz. Bu bütçeyi, başkasına peşkeş çekerseniz ülke fakirleşir. Ama verimli kullanırsanız, üç beş senede yaralarını sarar, ayağa kalkar ve koşar. İktidara gelen kişiler, bütçeyi verimli kullanırsa, ülkeyi kur faiz sarmalıyla yönetmekten vazgeçip makro dengelere önem verirse, yerel kaynaklara dayalı üretimi desteklerse bu iş çok kolay” şeklinde konuştu.

“Kürt Meselesi, ‘mesele’ olarak kalmamalı”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin, (CHP) ülkenin kurucu unsuru olduğu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Eken, kurucu partinin ülke yönetimine talip olduğunu açıkladı. İzmir’de yaşayan Bulgar, Makedon göçmenlerinin Türkiye vatandaşı olduğu kadar, Hakkari’de yaşayan Kürtler’in de Türkiye vatandaşı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Eken, CHP’nin, İstanbulu yöneteceği gibi Hakkari’yi de yöneteceğini anlatarak, “Kürt Meselesi’nin, mesele olarak kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Siz, ülkenin yönetimine talipseniz, ülkeyi barışla, liyakatla yönetmek zorundasınız. Tüm vatandaşlara eşit mesafede olmak zorundasınız. CHP ve diğer partiler, Kürtler’i yok sayarak ülkeyi yönetemezler. Kürtler, Irak’ta da, İran’da da yaşıyor. Yalnızca Türkiye’deki Kürtler’le diyalog kurarak diğerlerini yok sayamazsınız. Partimizin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ziyaretinde gördüm, bakanlar kurulunda Türkmen bakan var. Onu ziyaret ettik. IKBY’de, bakanlar kurulunun kotası var, bir bakanın Türkmen olması gerekiyor. Bir bakanın da gayrimüslim olması gerekiyor. Meclisi ziyaret ettik, meclis başkanı kadın ve Türkmen. Mecliste de kota var. Türkmenler, okullarda kendi anadilleriyle eğitim alıyorlar, anadilde eğitim hakkı güvence altında. Şaşırdım ve sevindim” dedi.

Editör: TE Bilişim