Tüm dünyanın zorlu bir ekonomik süreçten geçtiğini belirten Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) Başkanı Nilüfer Bulut, ekonomik gündeme dair değerlendirmede bulundu. Bulut, “Bu zorluklara karşı da hükümetimiz uzun vadeli plandan sapmadan gereken önlemleri almaktadır. Kur korumalı mevduat, gelire endeksli senet uygulamaları başta olmak üzere atılan adımlar ekonomide yaşanan dolarizasyonu tersine çevirmeyi başarmıştır” dedi.

Pandeminin yalnızca bir sağlık krizi olmadığını ekonomik boyutta da çeşitli krizlere yol açtığını söyleyen Nilüfer Bulut, “Her şeyden önce 2020 yılının ilk aylarında başlayan bir salgın süreci ancak geride bırakılmaktadır. Salgın süresince dünya sadece bir sağlık krizi ile değil, aynı zamanda tüm ekonomileri olumsuz etkileyen, arz-talep dengesini ve tedarik zincirlerinin işleyişini bozan küresel bir ekonomik krizle de baş etmeye çalışmıştır. Bu süreçte başta ABD ve AB olmak üzere gelişmiş ekonomilerde alınan parasal genişleme önlemleri bugün karşımıza çıkan küresel enflasyonun zeminini yaratmıştır. Salgın döneminde ortaya çıkan koşullar nedeniyle ertelenen talep, parasal genişleme ve gelir destekleri nedeniyle salgın sonrasında yerini oldukça güçlü bir tüketim ortamına bırakmıştır” diye konuştu.

SALGIN SONRASI TÜKETİM ORTAMI BÜYÜMEYİ DESTEKLEDİ

Salgın sonrası tüketim ortamının büyümeyi desteklediğini ifade eden Bulut şu ifadeleri kullandı:

“Salgının etkilerinin iyice azalmaya başladığı 2021 yılının ikinci yarısı itibariyle bu tüketim ortamı büyümeyi desteklemiştir. Hızlanan büyüme temposu ise başta petrol fiyatları olmak üzere tüm emtia fiyatlarında talep destekli bir artışa neden olmuştur. 2021 yılının Eylül ayında 70 dolar seviyesine yükselen petrolün varil fiyatı 2022 yılı başına doğru gelindiğinde 100 dolar seviyesine çıkmıştır. Böylesi bir süreçte tüm dünyada gıda ve enerji sektörleri açısından önemli tedarikçiler olan Rusya ve Ukrayna arasında başlayan savaş, talep yanlı bu enflasyonist baskıya bir de maliyet baskısı eklenmiştir. Salgın nedeniyle tedarik zincirlerindeki normalleşmenin henüz başladığı bir dönemde ortaya çıkan bu savaş, küresel enflasyonun beklenenden çok daha yüksek seviyelere yükselmesine neden olmuştur. Gelinen noktada ABD’de son 42 yılın en yüksek tüketici enflasyonu görülürken, AB ülkelerinde de rekor enflasyon seviyeleri ortaya çıkmıştır. Küresel enflasyondaki bu artış eğiliminin 2022 yıl sonuna kadar da devam etmesi kaçınılmaz görülmektedir.”

“Salgın ve sonrasında ortaya çıkan bu ekonomik koşullar, ülkeleri ekonomi politikasında bir yol ayrımına getirmiştir. Mevcut şartlarda görülen ekonomik dengesizlikler ülkeleri iki yoldan birini tercih etmeye zorlamıştır” diyen Bulut konuşmasına şöyle devam etti:

“Birinci yol, ana politika yaklaşımı yükselen enflasyonla mücadele için üretim, yatırım ve istihdamı ikinci plana atan geleneksel faiz artırımlarıdır. İkincisi ise ekonomik dönüşüm sürecini devam ettiren, düşük faiz ile yatırım, üretim ve istihdamı önceleyen ekonomik politika yaklaşımıdır.  Bu yol ayrımında Türkiye, kendine has ekonomik koşulları da dikkate alarak ikinci yolu tercih etmiştir. Eylül ayı itibariyle, ihracata dayalı büyümeyi önceleyen ve ekonomimizin kronik sorunları olan cari açık ve buna bağlı olarak döviz ve sıcak para ihtiyacını kalıcı olarak ortadan kaldırmayı amaçlayan kapsamlı politikalar uygulanmaya başlamıştır.

KISA VADELİ GÜNÜ KURTARAN HESAPLAR YERİNE UZUN VADELİ VE KALICI BİR ÇÖZÜME ODAKLANDIĞINI BİLİYORUZ

Hükümetin ekonomide ciddi sorumluluklar aldığını vurgulayan Bulut, “Ekonomi yönetimi “yüksek faiz ve sıcak para döngüsünden” Türkiye’nin çıkışını amaçlayan “Türkiye Ekonomi Modeli”ni hayata geçirmeye başlamıştır. İş kadınları olarak bizler böylesi bir yapısal dönüşüm hamlesinin, kısa vadeli günü kurtaran hesaplar yerine ekonomide uzun vadeli ve kalıcı bir çözüme odaklandığını biliyoruz. Yine on yıllardır devam eden bir kısır döngüden çıkışın kolay olmayacağının da farkındayız. Bu dönemde hükümetin ülkemizin gelecek on yıllarındaki refahı için ciddi bir sorumluluk aldığını da biliyoruz. Bu uzun vadeli dönüşümün, bu dönemde tüm dünyada yaşanan enflasyonist ortamda kısa vadede zorluklar yarattığını da görüyoruz.

“Bu zorluklara karşı da hükümetimiz uzun vadeli plandan sapmadan gereken önlemleri almaktadır. Kur korumalı mevduat, gelire endeksli senet uygulamaları başta olmak üzere atılan adımlar ekonomide yaşanan dolarizasyonu tersine çevirmeyi başarmıştır. 1 trilyon TL’ye yakın mevduatın toplandığı kur korumalı mevduat ürünü bu noktada Rusya-Ukrayna savaşı ortaya çıkana ve ABD Merkez Bankası’nın enflasyonla baş etmek üzere faiz artırım sürecinin başladığı Nisan ayına kadar kurda ülkemizin ihtiyaç duyduğu istikrarı sağlamayı başarmıştır. Takip eden dönemde artan enerji fiyatlarına bağlı olarak yükselen döviz talebi ve ABD Merkez Bankası’nın attığı faiz artırım adımları ise kurda yeniden bir yukarı harekete neden olmuştur. Yükselen enflasyon ve vatandaşlarımızın gelirlerinin ve tasarruflarının korunması adına bir dizi yeni önlem de açıklanmış başta Hazine ve Maliye Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm ekonomi yönetimi birimleri önlemleri hızla almıştır.”

BU DÖNEMİN MEYVELERİ YAKIN BİR ZAMANDA ORTAYA ÇIKACAKTIR

TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

Yine dövizdeki artışı Türkiye ekonomisinin uzun vadeli amaçları için fırsata çevirmek üzere harekete geçen hükümetimiz, dış ticaretin kalıcı bir şekilde fazla vermesine odaklanan politikalarını da çeşitlendirmeye devam etmektedir. Cumhuriyet tarihi ihracat rekorlarının kırıldığı, ekonomik büyümenin salgın döneminde dahi devam ettiği, salgın sonrasında ise güçlendiği bu dönemin meyveleri yakın bir zamanda ortaya çıkacaktır. Bu noktadan sonra Türkiye iş dünyasına ve iş kadınlarına düşen bu uzun vadeli dönüşüm sürecinde elini taşın altına koymaktır. Bu süreçte ortaya çıkan maliyetlerin toplumun tüm kesimleri üzerinde yarattığı etkilerin de farkında olarak yaratılan katma değerin başta çalışanlar olmak üzere tüm paydaşlarla hakka ve hukuka uygun olarak paylaşılması ise bu dönüşüm adımlarını atma cesareti gösteren hükümetin programının ve ülkemizin uzun vadeli ekonomik refahı için büyük önem taşımaktadır. Bu noktada biz iş kadınları olarak önümüzdeki dönemde başta ihracatın arttırılması ve ücret iyileştirmeleri olmak üzere hükümetimizin bize göstereceği tüm hedeflerde koşar adım yola devam edeceğimizi ifade etmek isteriz.  Sorunların acı reçetelerle, kısa vadeli faydacı yaklaşımlarla çözümlerinin önerildiği bir ortama teslim olmayı doğru bulmadığımızı ifade etmek isteriz. Biz her zaman, paradan para kazanma yaklaşımı yerine, yeni yatırımlarla büyüyen ve gelişen, üretime dayanan, istihdam oluşturan, ülke ekonomisine katma değer sağlayan bir ekonomi yaklaşımını benimsedik; bundan sonra da aynı sorumluluk bilinciyle yol almaya devam edeceğiz.

                                                                                         

Kaynak: dha