Rusya'nın şubat ayında Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana, Avrupa ortak para birimi euro, dolar karşısında önemli ölçüde değer kaybetti. Hatta zaman zaman psikolojik açıdan önemli olan dolar paritesi (1 euro=1 dolar) seviyesinin altına düşerek 0,9884 dolara kadar geriledi. Bu, yirmi yılı aşkın bir süredir kaydedilen en düşük seviyeydi. Ardından biraz toparlanan euro, geçtiğimiz cuma gününü, dolar paritesinin hemen üzerindeki bir seviyede (1,0007) kapattı. Rusya-Ukrayna savaşı başlatmadan kısa bir süre önce 1 euro yaklaşık 1,15 dolar değerindeydi.

Euro neden düşüyor?
Artan doğal gaz fiyatları ve Rusya'nın gaz tedarikini durduracağı korkusu karşısında Euro Bölgesi'ndeki ekonomik istikrarın bozulması, AB ortak para birimini aşağı çekiyor. Almanya ve İtalya gibi büyük ekonomilerin Rus gazına aşırı bağımlılığı, yatırımcıları tedirgin ediyor. Ekonomistler, Euro Bölgesi'nde ABD'dekinden çok daha hızlı ve sancılı bir resesyon (ekonomik durgunluk) öngörüyor.

Buna bir de ABD ile Euro Bölgesi arasındaki faiz oranları farkı ekleniyor. ABD Merkez Bankası Fed, enflasyonla mücadele kapsamında ana faiz oranlarını artırma konusunda daha agresif davranıyor. ABD Merkez Bankası, mart ayından bu yana politika faizini toplam 225 baz puan artırırken, Avrupa Merkez Bankası şu ana kadar sadece 50 baz puanlık bir artışla yetindi.

Dolar paritesi nedir?
Parite, en basit tanımıyla 1 doların 1 euroya denk olması demek. Yuvarlak sayılara düşkünlükleriyle bilinen piyasa katılımcıları için parite, aslında psikolojik bir eşikten başka bir şey değil.

Parite seviyesi genellikle para biriminin hangi yönde hareket edeceğini belirleyen bir direnç noktası. Bu durum, euronun parite yönünde düşüşe geçtiği geçen ay da yaşanmıştı. Ancak AB para birimi, kısa bir süre parite eşiğinin altında seyrettikten sonra 1 dolar seviyesinin üstüne çıkmayı başardı.

Euronun değer kaybı tüketicileri nasıl etkileyecek?
Euronun düşmesi, halihazırda rekor düzeydeki yüksek enflasyon nedeniyle sarsılan Avrupalı hane halkları ve işletmeler üzerinde daha fazla baskı oluşturacak. Daha zayıf bir para birimi, çoğunlukla dolar üzerinden yapılan ithalatı daha da pahalı hâle getirecek. İthal kalemleri eğer hammadde veya ara mallar ise yüksek maliyetler oluşacak ve bu da yerel fiyatları daha da yukarı çekecek.

Normal zamanlarda zayıf bir euro, Almanya gibi ihracata dayalı ekonomiler için aslında olumlu. Zira ödemeler güçlü dolarla yapıldığından Almanya kaynaklı mal ve hizmetlere talep artar ve bu da ihracatı yukarı çeker. Ancak şu anda küresel tedarik zincirindeki ciddi sorunlar, yaptırımlar ve Ukrayna'daki savaş nedeniyle pek de normal bir dönemden geçmiyoruz.

Avrupa'ya gelen ABD'li turistler için de zayıf euro büyük bir nimettir. Örneğin, parite seviyesinde teorik olarak bin doların karşılığı bin euro ediyor. Oysa bu yılın şubat ayında, aynı miktarda doların karşılığı yaklaşık 900 euroya denkti. Avrupa mallarını ithal eden Amerikan firmaları için de maliyetler artık daha ucuz.

Euro daha ne kadar düşecek?
Avrupa'daki enerji krizi derinleştikçe euronun, paritenin daha da altına düşeceğine dair beklentiler arttı. Halka açık bir şirket olan Nomura International'ın stratejistleri, euronun kış aylarında 0,95 dolar seviyesine kadar düşebileceğini tahmin ediyor. ABD'li yatırım bankası Morgan Stanley ise Avrupa ortak biriminin, bu çeyreğin sonundan önce 0,97 dolara düşmesini bekliyor.

Avrupa Birliği, Rus petrol ve gazına daha az bağımlı hale gelmeye çalışırken, elektrik kesintileri ve enerji darboğazı ihtimaline karşı alternatifler de arıyor. Bu esnada enerji maliyetleri de yükselmeye devam ediyor.

Avrupa Merkez Bankası ne yapıyor?
Zayıf euro ve bunun sonucunda yükselen fiyatlar, faiz artırımına diğer merkez bankalarından çok daha geç başladığı için eleştirilen Avrupa Merkez Bankası'nı zor durumda bırakıyor.

Enflasyonu kontrol altına almakla görevli olan Merkez Bankası için durum, euronun sadece dolar karşısında değil, İsviçre frangı ve Japon yeni gibi diğer para birimleri karşısında da zayıflamış olması nedeniyle daha da karmaşık bir hâl alıyor.

Eurodaki düşüş, Merkez Bankası'nın temmuz ayında, haziranda yaptığı faiz artışının iki katına çıkarak 50 baz puana yükseltmesine neden olan faktörlerden biriydi. Politika faizinin yakın gelecekte 50 baz puan daha artması kuvvetle muhtemel görünüyor. Hatta bunun yetersiz olacağını savunup en az 75 baz puanlık faiz artışı isteyenlerin sayısı da giderek çoğalıyor.

Editör: TE Bilişim