Bir ülkenin ekonomisinin gelişmesi esas olarak o ülkeye olan güvene dayanmaktadır. Bunu sağlamanın yegane yolu da ülke vatandaşlarının bütün haklarının hukuki düzenlemelerle teminat altına alınmasıdır.

Hukukun üstünlüğünü sağlayarak bütün hakları güvence altına alan bir ülke yerli ve yabancı sermayedarları yatırım yapmak üzere kendisine çeker.

Tabii burada şunun altını çizmekte yarar vardır: Hukukun üstünlüğü demek yasa koyucuların üstünlüğü, belli bir sınıfın üstünlüğü ya da hukukçuların üstünlüğü demek değildir. Hukukun üstünlüğü demek ülkede yaşayan herkesin, her sınıfın hukuk karşısında eşit muamele görmesidir.

Sade bir vatandaş ile mesela Cumhurbaşkanı arasındaki bir hukuki olayda her ikisi de hukuk karşısında eşit olmalı ve Cumhurbaşkanına makamı nedeniyle bir üstünlük sağlanmamalıdır.

Yani hukukun üstünlüğünün teminatı kuvvetler ayrılığıdır. Bir ülke hukukun üstünlüğünü tesis etmek istiyorsa o ülkede mutlaka yasama, yürütme ve yargı unsurları da birbirinden bağımsız olmalıdır. Aksi takdirde hukukun üstünlüğü söz konusu olamaz.

Kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğünün yasalarla güvence altına alındığı ve pratik uygulamalarla pekiştirildiği ülkelerde ekonomik gelişme bundan nasıl etkilenecektir?

İlk olarak o ülkede kamu kaynaklarının israfı ya da yolsuzluklarla belli kişilere peşkeş çekilmesi söz konusu olmayacağı için devletin bütçesi verimli kullanılacaktır. Bunun sonucunda devlet harcamaları kaynaklı bir enflasyon söz konusu olmayacak ve enflasyonun düşürülmesine katkı sağlanacaktır.

İkinci olarak o ülkeye güven artacağı için borçlanma oranları yani faiz oranları düşecektir. Bu düşüş ve enflasyondaki düşüş yatırım ortamının öngörülebilir olmasına ve gelişmesine büyük katkı sunacaktır. Bunun sonucunda da yatırım ve üretim artacaktır.

Üçüncü olarak artan üretimle sağlanan büyüme sonucu devletin vergi gelirleri artacak ve bu gelir artışı esas olarak altyapı, eğitim, sağlık, sanat gibi alanlarda devletin daha fazla yatırım yapmasına imkan verecek yani halkın yararına kullanılacaktır.

Dördüncü olarak artan üretimle ülkenin dış ticareti ve ödemeler dengesi ülkenin lehine gelişecek, para birimi değerlenecek ve ülkenin dış itibarı artacaktır.

Bunları başarmak mümkün mü? Elbette mümkün. Yeter ki halkımız sandıkta fanatizmden uzak bir şekilde siyasi tercihlerini sandıklara yansıtsınlar. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

Prof. Dr. Mehmet Hasan EKEN