Toplumun genel yapısı da anneyi ve annenin çocukla olan ilişkisini ön planda tuttukları için baba, çocukla olan ilişkide hep anneden sonraki figür olarak görüyoruz. Oysa ki baba en az anne kadar önemli ve çocuk için tahmin edilenden daha fazla model olan ebeveyndir. Freud’a göre cinsel kimliğin gelişimi 6 yaşa kadar tamamlanmaktadır. Bu yaşlar içerisinde erkek çocuk babayı anneyi elde etmek için rakip olarak gördüğünü ifade eder. Fakat babaya olan sevgisi ve onu daha güçlü bir figür olduğunu düşünmesiyle birlikte ‘özdeşim’ kurma başlar ve rekabet yerini hakikatle doldurur. Yine aynı kural, anneden güveni, babadan güç ve kontrolü öğrendiğini iddia eder. Bu kontrolün sağlayacağı ilk figürün yani babanın, tutarsız davranışları, gelecekte kuracağı ilişkilerini de zedeleyecektir.
Hepimizin de bildiği üzere; Özellikle Kız çocukların ilk aşkı babasıdır. Ve yapılan araştırmalara göre kız çocukları,babalarının küçükken yarattığı etkiye göre geneli babalarına benzeyen erkekle evlenmek ister. Veya babasına benzediği erkekten kaçınır.

Aşırı- Koruyucu Anne- Baba Tutumu: Bu tarz tutumu benimseyen ebeveyn sürekli çocuğa müdahale eder. Bu tutumda çocuğa sevgiyle beraber aşırı koruyucu ve aşırı verici davranışlar sunulmaktadır. Çocuğa bir bebek gibi davranılır. Çocuk anne- baba tarafından "sen yapamazsın, daha küçüksün" gibi engellemelerle karşılaşır. Çocuğun kendini tanıması ve yapabileceklerini farketmesini engelleyen bir anne baba tutumudur.


Bu tutumla yetiştirilen çocuklarda, bağımlı kişilik, başkalarının sorumluluklarını yüklenme, genellikle kurallara bağlı bir kişilik vardır. Dış denetim çok fazladır. Kendi başına karar vermede güçlük yaşarlar. Aşırı korumacı bir tutum içinde olan anne babalar çocukların bireyselleşme çabalarını engelleme yolunu seçmektedirler. Bu engellemeler, çocuğun dış dünyadaki karşılabileceği sorunları abartılı olarak anlatmakla başlar. Ebeveynden gelen bu çabalar, gencin bağımsızlığını ve birey olabilmesini engeller.


ÇOCUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR!
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse; kınamayı ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ve nefret ortamında büyümüşse; kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse; kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse; sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse; kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse; takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk haklarına saygı gösterilerek büyütülmüşse; adil olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse; kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse; bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.