CHP ile İYİ Parti ve Millet İttifakı bileşenleri erken seçimin yapılması gerektiğini sıkça dile getiriyor. İktidar ile halk arasındaki kopma derinleşmesi, ekonomideki bozulan parametreler, giderek güçleşen hayat şartları muhalefetin seçim isteğini doğal kılıyor.

Bu konuyu biraz da İzmir özelinde değerlendirmek istiyorum. CHP’nin çalışmalarını hızlandırdığı ve Genişletilmiş Divan Toplantısı yaparak sorunlarını irdelediği bir süreci yaşıyoruz. CHP yönetimi, bu toplantıda genel anlamda “Üstünlük taşıdığı konuları” konuşmaya özen gösterdi.

CHP’nin İzmir’de uzun süredir yerel iktidar olmasının rahatlığı bu toplantıya da yansıdı. Biliniyor ki; AK Parti, ülkede iktidar olduğundan beri, CHP İzmir’de önemli bir avantaj yakaladı.

İktidarın laiklik ilkesine aykırı düşünce ve davranışları, demokratik hukuk devletine yönelik müdahaleleri Anadolu illerinin aksine İzmir’de CHP’yi iktidara taşıdı ve kalıcı olmasını sağladı. AK Parti yerel seçimlerde giderek artan bir farkla seçim kaybetti.

Ancak, bu durum CHP’yi önemli zafiyetlerin içine sürükledi. Seçim başarılarını duyarlı İzmir seçmeninden gelen bir lütuf olarak görmeyen bazı yerel yöneticiler, koltuklarına oturduktan sonra büyük hatalara açık hale geldi.

Özellikle belediye başkanları ile parti örgütü içinde uyumsuzluklar, parti örgütünü hiçe sayarak kendisini her şeyin üstünde gören başkanlar bazı derin kavgaların da nedeni oldular.

Örgütü üçüncü sıraya atanlar

İzmir’de bazı açılış ve törenlerde Genel Başkan ile yan yana oturan belediye başkanlarının bazıları, ilçe başkanlarını neredeyse en arkaya attılar.

Parti hiyerarşisinde kendisinden üstte olan örgüt başkanlarına yönelik bu davranış sanki Genel Merkez yöneticilerince de onaylanmış gibi görünüyor.

Parti yönetimleri ile belediye başkanlarının arasında uyumun önemini bilen örnek isimler de yok değil. CHP’nin bazı ilçe başkanları örgütü diri tutmak için sağlıklı çalışmalar yaparken, bazı belediye başkanları da her fırsatta parti örgütünün diri kalması düşüncesine destek veriyor.

Adaylık hayali ile yapılan yanlışlar

İzmir’in merkez ilçesi Konak’ta örnek sayılabilecek bir belediye örgüt ilişkisini görüyoruz. Abdül Batur ile Çağrı Gruşçu kongrede başlattıkları olumlu iş birliğini sürdürüyor.

Örgüte lider olabilmek

Karşıyaka’da ise CHP İlçe örgütünün disiplinli çalışma düzeni yakından izleyenlerce hemen fark ediliyor. İlçe Başkanı M. Serdar Koç, üyelerine yaptıklarının bir özetini derlediği kitap ile aktarırken, “Göreve geldiğimizden beri hedefin Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar çalışması olduğunun bilinci içerisindeyiz” diyor. Koç, bu söyleminin altını boş bırakmıyor. Partisine yeni üyelerin kazandırılması, yönetim sorumluluğunu asil yedek ayrımı yapmadan çalışması, 25 mahallede sorumlu durumunda 900 kişilik bir ordu ile çalışmalarını sürdürmesi ve 10 dakikada örgütü harekete geçirecek bir reflekse ulaşması gibi önemli adımlar atıyor.

Yukarıda iyi örneklerden bazılarını aktardım. Ancak biliniyor ki, belediye başkanlarının iktidarları altında ezilmeye çalışılan çok sayıda örgüt yöneticisi de var. Burada mesele CHP içerisinde bir polemik yaratmak değil. İlçe başkanlarını yönetimlerini takmayan, hatta “Sen kimsin?” duygusunda olan belediye başkanları, biliyoruz ki AK Parti’nin İzmir’de yarattığı avantajı kullanıyorlar ve “Örgüt kimmiş” mantığıyla hareket ediyorlar.