SON MÜHÜR-KAZİM BOZKURT/Gıda konusunda, üretici ve tüketici tarafında ciddi sıkıntılı günlerin bizi beklediğini belirten Başkan Doğan, Türkiye’de uzunca bir süredir, bu iki kesimin de kaybettiğini vurguladı. Doğan, “Üretici de, tüketici de kayıpta. 10 yıllar içinde üretici de, tüketici de ciddi problemlerle karşı karşıya kalacak. Tüketicinin yeterli gıdaya ulaşamaması problemi söz konusu. Kuraklık ve sıcaklık ortamında, zeytini ele alalım. 4 veya 4 buçuk kilo zeytinden, bir kilogram zeytinyağı alabiliyordunuz. Bu sene, 10 kilogram zeytinden 1 litre yağ elde edebiliyoruz. Yine zeytinin meyve olarak da kalite düşüşü var. Tarım ve hayvancılıkta alarm zilleri çalıyor. Bunu yeterince duyuramadığımız kanaatindeyiz. Ele alacak olan, devletler ve bakanlıklardır. Yeterince dikkat içinde değiliz” diye konuştu.

“Üreticiyi, toprağı bilimle buluşturmamız lazım”

Dünyadaki iklim krizi nedeniyle, toprakların erozyona uğrayıp veriminin düştüğüne dikkat çeken Doğan, toprakta yetişen mahsülde verim alınamadığını belirtti. Buna karşın, nüfusun da hızla arttığını vurgulayan Doğan, “Tersine orantı var. Geleceğe dönük yeterince gıda bulamamakla karşı karşıyayız. Toplantı salonlarında çok güzel şeyler konuşuluyor, fakat toplumla buluşmuyor. O toplantı salonlarında fikirler, projeler direkt üretici ile hem hal olmuş olsa, önemli sorunlarımızı aşacağız. Ülkemizde Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, üniversiteler, ziraat ve veteriner odaları, bilim insanlarımız var. Bu kadar ciddi bilim çevreniz varken, tıkanmış olan suyun önünü açamıyorsunuz. Üreticiyi, toprağı bilimle buluşturmamız lazım” ifadelerini kullandı.

Tarım politikaları

İklim krizini ele alarak, geleceğe dönük tarım politikalarına yönelmeyi hedefleyen Doğan, şu mesajları verdi:

“Süreçleri dikkate alarak yeni tarım ve üretim politikaları uygulamamız gerekiyor. Üreticiyle bilimi buluşturarak bu olabilir. Devletin, bu alanlarda öncü politikaları olmalı, vatandaşı kendi başına bırakmamalı. İç tüketim ve ihracat planlanmalı, ayrıca, hayvancılıkta bölgesel üretime geçilmeli. Mesela, Menderes bölgesi, Türkiye’de süt üretiminin yüzde 15’i burada. Kaliteli süt. Bu bölgede, birinci derecede hayvansal yem bitkileri üretmeliyiz. Vatandaşı bunlarla desteklerle zorlayacağız. Siliajlık mısır, yoca yetiştirirseniz size şu kadar destek vereceğim. Bunun dışına çıktığınızda destek yok derim. Bunları yaparak, vatandaşı kulvara sokacağız. O bölgede ona uygun yem bitkileri üreteceğiz Hayvancılık işletmeleri kolaylıkla yem bitkilerine ulaşacaklar. Bölgesel anlamda tarım ürünlerimizi planladığımızda, önemli ölçüde bu sorunların önüne geçmiş oluruz”

Bergama’da pamuk eken bir vatandaşın, eylül ekim gibi pamuk toplayacağını varsayan Doğan, ciddi bir yağış olduğu zaman, mahsulünün yok olabileceğinin altını çizdi. Doğan,” Örnek olarak, burada ağaç altı tarıma geçmemiz gerekiyor. Ektiğimiz pamuğu korumuş olacağız, güneşte yanmasını ortadan kaldıracağız. Hem de, diktiğimiz ağaçları sanayide değerlendirebileceğiz. Mobilya, inşaat gibi. Bunların dallarından ve yapraklarından ayrıca hayvancılık sektöründe yem olarak da kullanılabilir. Hiçbir atık ortada kalmaksızın, ekonomiye dönüştürmemiz mümkün” şeklinde konuştu.

Gençler, çiftçi anne babasının sıkıntılarını görüyor”

Gençlerin, kırsaldan kente göç etmesini değerlendiren Doğan, şunları söyledi:

“Genç, annem ve babam ne kazandı bugüne kadar, diye düşünüyor, onların sıkıntılarını görüp yaşıyor. Bu kadar meşakatli bir işi yaparken parasal anlamda ne elde ediyoruz diye baktığında, Tarım Kredi Kooperatifi’ne, bankaya, eşe dosta borçlu olduğunu görüyor. Bu koşullarda benim bu işi yapmamın ne anlamı var diye düşünüyor. Tüm bu manzara karşısında, yeterince ekonomiye dönüşmediği, geleceği güvence altına almadığını biliyor. Kentte, aylık gelirim olacak, ona göre yaşamımı boyutlandıracağım, sigortam yaşam güvencem olacak diye düşünüyor. Domates ektiniz, kuraklık oldu, bir yıllık emek gidiyor”

Hobi bahçeleri

Kentlerde yaşayan, ekonomik durumu müsait olan gençlerin, “Kırsalda bir evimiz, bahçemiz olsun, ekip biçebileceğimiz, daha rahat nefes alacak bir yaşam” arzu ettiklerini ifade eden Doğan, “Hobi bahçeleri adı altında, tabiat kirliliği ortaya çıkıyor. Daha ölçekli yaşanabilir projelerin ele alınması gerekiyor. Diğer boyutu da, toprağı bir kez kirlettiğinizde, toprağı eski haline getiremiyorsunuz. Aslında, insan için çok sağlıklı bir şey. Şehir içinde, salonlara gidip spor yapıyorlar. Bunun yerine, siz doğa ortasında toprakla buluşarak spor yapmış olursunuz, hem de gıdanızı elde etmiş olursunuz. Buna doğru dünyada ciddi bir talep var” dedi.

“Tarım Kredi Kooperatifleri marketleriyle zincir marketler arasında fark yok”

İnsanların doğaya dönüş projeleriyle, marketlerdeki fahiş fiyatların önüne geçilebileceğini savunan Doğan, “Elmasını bahçesindeki ağaçtan alacak. Zeytinini ağaçtan alıp, kendisi yapacak. Kendi kendine yetebilecek projeler yaparsak, piyasadaki fahiş artışın önüne geçebiliriz. Bin market kurmanızla bunun önüne geçemezsiniz. Basından edindiğimiz bilgiye göre, zincir market arasında ciddi fark yok. Mantıklı, onlar üreticiden alacaklar, daha az kar koyup, daha az aracıyla satış yapacaklar. Biraz önce söylediğim gibi, ekonomik boyutuyla ilgili söylemiyorum. Üretim mantalitesini değiştirmemiz açısından çok önemli. Gençlerimize çocuklarımıza benimsetmemiz gerekiyor” sözlerini aktardı.

Editör: TE Bilişim