Ertuğrul Turan / 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’nın destek verdiği eyleme Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, TMMOB Başkanı Emin Koramaz, Türk Tabipleri Birliği Merkez Komite Üyesi Nursel Şahin, İzmir Gemi Koordinasyonu, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ve yurttaşlar katıldı.
“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER”
Adliye binası önünde gerçekleştirilen açıklamada konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu şehre hep birlikte sahip çıkmanın gururunu yaşıyorum. Biz ölüm gemisi diyoruz, toksik gemi diyoruz ama bir düzeltmeye ihtiyaç var aslında. Gelen gemi falan değil. Gemi olma özelliğini tamamen yitirmiş bir kargo geliyor. Zehir, çöp kargosu... Gelen binlerce tonluk bir çöp, zehir. Daha önce ordularıyla, silahlarıyla gelen emperyalistler, şimdi zehirleriyle, çöpleriyle işgal ediyorlar ülkeleri ama geçit yok. Emperyalizme, faşizme İzmirliler geçit vermeyecekler. Geldikleri gibi geri göndereceğiz. Çünkü bu vatanı bize emanet edenler kanlarıyla, canlarıyla, özgürlüğün, barışın ve cumhuriyetin bedelini ödediler. Bir belediye başkanının asli görevi şehrini korumaktır. Sonra gelir tüm vazife. Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak söz veriyorum. Son nefesime kadar İzmir’in ağacını, denizini, Aliağa’sını korumak için canla başka çalışacağım. O gemiyi hep birlikte buradan geldiği gibi geri göndereceğiz” dedi.
“YÜRÜTMEYİ DURDURUN, KARARI SONRA VERİN”
İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel hukuki olarak her yolu denediklerini, denemeye devam edeceklerini söyledi. Yücel, “Bugün burada bütün Türkiye’yi temsil eder biçimde meslek örgütü temsilcileri ve sendika başkanları burada aynı çağrıya aynı talebe ortaklık ediyorlar. Bir taraftan sokağı bir taraftan mahkemeleri onlara dar etmeye kararlıyız. Her yolu deniyoruz bunlardan biri mahkeme. Yarın bu mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa denizleri de onlara dar etmeye kararlıyız. Onlara hatırlatalım onlar da İzmir’de yaşıyorlar, İzmir’in zehirlenmesine izin vermemek kendileri için de gerekli bir şey. Gecikmeden karar verilmesi gerekir, savunma dahi alınmadan yürütmenin durdurulması kararı verilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“900 TON DEĞİL, 9 TON DEĞİL, 9 GRAMA DA KARŞIYIZ”
Asbest yüklü geminin insan sağlığı üzerine etkilerine vurgu yapan Türk Tabipleri Birliği Merkez Komite Üyesi Nursel Şahin, “Bir ölüm gemisi geliyor. Tüm uyarılara rağmen ölüm gemisi Brezilya’dan yola çıktı. Bu geminin söküm işlerini alan şirket henüz ihaleye girdiğinde geminin zehir envanterini bile yeterince incelememişti. Bakan da bizimle asbestin miktarını tartışıyor. 900 ton, 9 ton tartışmalarına gerek yok. 9 gram asbeste bile karşıyız. Asbest lifleri ile karşılaştığınızda belki 40 yıl sonra bile kansere yakalanacağımızı biliyoruz gemi sökümlerinin şeffaf olmadığını biliyoruz. Denizde yapılacak bu söküm. Besin zincirlerimize ve havamıza karışarak insanlarımıza gelecek. Doğaya da inanılmaz bir tahribat yaratacak. Bu gemide sadece asbest yok. Ağır metaller, gazlar, boyalar, nükleer serpintiler var. Bunların numuneleri gerekli miktarda alınıp bize bildirilmemiş durumda. İnsan sağlığı, çocuklarımız ve gebelerimiz için son derece tehlikeli. Bu gemide yüz binlerce metre kablo olduğunu söyleniyor hem kurşun hem plastik kirliliği demek bu. Uranyum ile kamplı ve nükleer denemelerin yapıldığı bir gemiden söz ediyoruz. Gemi söküm şirketinin umurunda değil bu, tıpkı iktidarın da olmadığı gibi. Hep birlikte bu gemiyi durduracağımıza inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

ÇERKEZOĞLU: “AYNI GEMİDE DEĞİLİZ”
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise, şunları söyledi: “Bugün burada emeğimizi, doğamızı, insana dair ne varsa her şeyi değersizleştiren düzene karşı buradayız. DİSK olarak burada dostlarımızla birlikte zehir gemisinin topraklarımıza, İzmir’e, ülkemize girmesini engellemek ve dur demek için buradayız. Geçtiğimiz haftalarda Brezilyalı sınıf kardeşlerimizle DİSK olarak açıklama yaptık. İşçi sınıfı olarak bu talan düzenine ve gemiye karşı ortak mücadele edeceğimizi de duyurduk. Hükümetleri şeffaf biçimde denetimleri yapmaya ve sözleşmelere uymaya çağırdık. Buraya doğru bir zehir gemisi yol alıyor. Bu gemi insanı, halkı sağlığını, doğayı, kentleri yok sayan bir zihniyetin temsilcisidir. Bu zihniyetin temsilcileri, yıllardır ülkemizde iktidarda. Rant uğruna işçi sağlığını, doğamızı yok sayarak bu geminin gelişine izin veriyorlar. Eğer o gemi su alırsa hepimiz batacağız diyorlar ya herkes bilsin yıllardır bu ülkede emeğimizi değersizleştirenlerin, doğamızı sermayeye peşkeş çekenlerin bu ülkenin tüm değerlerini yok sayanların gemisinde bir hiçbir zaman olmadık, olmayacağız.”
DÜNYANIN ÇÖPLÜĞÜ DEĞİLİZ
KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil ise atık ithalatındaki artışa dikkat çekti. Yeşil: “Son 16 yılda Türkiye katı atık ithalatında yüzde 196 artışla Avrupa birincisi. Yani çöplüğe çeviriyor bu ülkeyi. Bizim sözümüz kısa açık ve net. Birden fazla da olsa aynı kapıya çıkan tek tercih var. Çocuklarımızın ve bizlerin bugünü ve yarını için varolan tüm seçenekler o gemi gidecek ya da o gemi gidecek! Veya o gemi her türlü gidecek. Asla o geminin burada sökülmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

MESLEK ODALARI DEĞİL, SÖKÜM ŞİRKETİ DİNLENİYOR
İzmir halkıyla yan yana olduklarını söyleyen TMMOB Başkanı Emin Koramaz da, “Bugün yine bir çevre felaketine, halk sağlığına yönelik tehditler içeren bir uygulamaya karşı yine mahkeme önündeyiz. Aliağa’ya sahip çıkmak için buradayız. Yaşamımıza sahip çıkmak içi İzmir halkıyla sizlerle yan yanayız. Bu geminin sökümüne yönelik ilk anlaşma yapıldığı andan itibaren İzmir halkı çevre örgütleri ve meslek örgütleri olarak bir dizi açıklama yaptık. Ancak bu konunun kamu nezdindeki en büyük temsilcisi olan bakanlık bu konuda hazırladığımız raporları göz ardı ederek kulağını sadece söküm için anlaştığı firmaya dikti. Bakanlık süreci titizlikle takip ediyoruz diyor. Bu söküm uluslararası mevzuatlara uygun olacak diyorlar. Ama defalarca talep etmemize rağmen bunların hiçbirini ne bizlerle ne kamuoyuyla paylaşıyorlar. O savaş gemisinin nükleer denemelerde kullandığı yüksek oranda radyoaktif içerdiği, 600 ton asbest olmak üzere 1500 ton zararlı madde içerdiğine dair ciddi iddialar var. Ama bakanlık bunlara kulağını tıkıyor, firmanın beyanlarına güveniyor. Bu açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır. Biz bu filmi defalarca izledik. Hızla tersanelere giriliyor, kimyasal atıklar ülkemize bırakılıyor. Mahkeme süreçleri dahil beklenmiyor. Bugün burada açtığımız davanın sonuçları beklenmeden Türkiye bu geminin sökülmesine asla izin vermemelidir. Gerçek olan tek şey bu geminin ölüm gemisi olduğudur. Türkiye’de gemi söküm sektörün sicili bozuktur. Türkiye’de gemi söküm işletmeleri bir merdiven altı şeklinde çalışmaktadır, bakanlık gerekli denetimleri yapmamaktadır. Bu ülkeyi seven insanlar olarak artık bıktık, bu ülkenin çöplük haline getirilmesine yönelik girişimlerden bıktık. Buna asla izin vermeyeceğiz. O gemi mutlaka gidecek. Brezilya mahkemeleri geminin limandan çıkmasını engelleyen bir karar aldı, ona rağmen geliyor. Adli makamlara sesleniyorum; o gemi Türkiye’ye sokulmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
DAVA AÇTIK AMA DAHA ÖNEMLİSİ…
Türkiye Barolar Birliiği Başkanı Erinç Sağkan, Bölge Adliye Mahkemesi önünde şu ifadeleri kullandı: “Aslında bugün bir dava açtık buna ilişkin teknik detayları paylaşmak gerekirdi ama başka bir unsurdan başlamak istiyorum. Burada gördüğüm çok farklı bir mücadele var. En başta kadınlar bu ülkenin doğasına sahip çıkmak için mücadele ediyorlar. Emek ve demokrasi örgütleri, sendikalar, STK’lar bu ülkenin doğal güzelliklerinin ranta kurban edilmemesi için mücadele ediyor. Bu ülkeye yapılan en büyük ihanetlerden biriyle karşı karşıyayız. Tedbir kararına rağmen ülkeye sokulmaya çalışılan bir geminin tüm insanlarının sağlığına yönelik çok olumsuz unsurlara rağmen rant uğruna bunun gerçekleştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bizler bu suça ortak olmayacak. O gemi bu sulardan çıkana kadar mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz” açıklamasını yaptı.

Editör: TE Bilişim