Nerelisin diye sordum, doğma büyulüme İstanbulluyum ama aslen Konyalı'yım dedi. Çok naif bir konuşma tarzı var ve saygılı. Doğal olarak eğitim düzeyini merak ettim. Ortaokulu 1. Sınıftan terk etmiş.Okuduğu kitapları anlatmaya başladı. Her şeyin okulda eğitimle olmayacağını kanıtlıyordu adeta. 3 yıl önce kocasından bosanırken koskoca İstanbul'da ne yerim, ne içerim, nerde kalırım diye düşünmemiş. Kendine olan güveni ile hayata tutunmuş. "Bu ülkede işsizlik sadece is beğenmeyenler için var, ben her işte çalıştım" diyor. 1, 5 yıldır ise bir turizm firmasının yolcu otobüsünde hostes olarak çalışıyor. Kaptanları Cemile'den memnun, işini titizlikle yapıyor, "otobüs benim evim" diyor. 
Sürekli gülen bir yüzü var. 
Sıcacık. Başında ki başörtüsü ve yüzünün tüm sıcaklığı otobüsü aydınlatıyor...
Genelde uçak ile Seyehat etmeyi seven biriyim ancak bu defa iktisat ve idari tedbirler nedeni ile otobüs yolculuğunu tercih ettim. Uçakta alışık olduğumuz kadın hosteslere, otobüslerde rastalamak çok zor artık.
Cemile okulunu bitirmesede, kızından övgüyle bahsediyor, kızı ile gurur duyuyor... "ben eğitimimi tamamalamadım ama kızımı okuttum" diyordu gözleri. Kızı Sena muhteşem opera sanatçısı olma yolunda ilerliyor.
Biz İzmirden İstanbul'a giderken, otobüs bir anda Sena'nın muhteşem sesi ile yankılandı. Annesi Cemile, Sena'nın video kayıtlarını, gözleri ışıldayarak izletti bana. Elitist bir sanat olan operaya varoslardan muazzam bir kız yetiştirmişti.

Hayat mucadelesi içinde günün sonuna doğru İstanbul'a girerken ikimizde yorgunduk.
Ben günlerdir is yerinde yaşadığım ayak oyunları ile başa çıkmaya çalışırken, uykusuz günlerin beni yormasına rağmen Cemil'e ile sohbet bana gayet iyi geldi. 

Söz konusu CEMİL'enin hayat mücadelesinin nasıl bir örnek olarak bana bile güç verdigidir. Teşekkürler Cemile.

Önümüzdeki hafta "Müdür" yazımı okumanız dileği ile.