Merhaba Son MÜHÜR Gazetesi’nin sevgili okurları. Ocak 2020 tarihinden bu yana aylık yayın yapan bu gazetede sizlerle buluşmamı, Ege TV’de yıllarca birlikte çalıştığım iki arkadaşım Tunç Erciyas ile bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ali Suavi Yardımoğlu sağladı. Ayrıca bu yayın grubunun Genel Müdürü olduğunu öğrendiğim Hakan Kandemir istedi.

Hakan, benim öğretmenlik görevim sırasında çalışkan ve çok sevdiğim bir öğrencimdi. İşte bu üçlü ayda bir kez çıkan bu gazetede yazmamı istedi. Bugün ilk satırlarım koronavirüs bahane edilerek, bu yıl kutlamaları kısıtlanan 30 Ağustos Zaferi olacak. Özetleyecek olursam; 26 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkomutanlığında başlayan ve topraklarımızı işgal eden kuvvetler ile içerideki işbirlikçilerinin 9 Eylül 1922’de İzmir’de ülke sınırlarını terk etmeleriyle kazanılmış bir zaferdir.

30 Ağustos ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eden, 1924 yılında ilk kez Afyon’da “Başkomutan Zaferi” adıyla başlanan ve 1926 yılından bu yana da “Zafer Bayramı” adıyla tüm ülkede ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile elçiliklerimizde 97 yıldır kutlanan bayramımızdır. Bu yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 98’inci yılını kutluyoruz. İçişleri Bakanlığı 81 ilimize gönderdiği genelge ile sadece çelenk koyma töreninin yapılmasına izin verdi. Ayrıca günün anlam ve önemi ile kutlamaların ise internet kanalıyla yapılmasını istedi. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun. 

  Eğitimci ve gazeteci olarak işim gerçekten çok zor. Bu köşede günlük yaşamımızda karşılaştığımız olumsuzlukların yanında, yaşanan güzellikleri de  yazacağım ve zaman zaman yorum katacağım. İlk yazımda ne yazayım da siz okurlarımızın beyninde kendime bir yer edineyim diye düşündüm. Öncelikle bu köşede; “Her şeyi bilen bir kişi gibi değil, bileni bilen, bir de haddini bilen bir kişi” olarak sizlerle birlikte olacağım, onu belirteyim... 

 Beni bu özelliklerimle tanıyan başta öğrencilerim, onların aileleri ve köşe yazarı olarak hizmet verdiğim gazetelerdeki okurlarım ile 23 yıl aralıksız canlı yayın yaptığım TV kanallarında beni takip eden izleyicilerim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığım konusunda ne kadar hassas olduğumu çok iyi bilirler. Bu köşede başta bu ilkelere yanlış yapanları bulacaksınız. Kurucu liderimiz Atatürk’e, bayrağımıza, ülkemize ve inancımız ile etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ülkem insanına hakaret eden kim olursa olsun yazılarımda onları bulacaksınız.   

 Bununla birlikte; kutsal İslam Dini’ni kendilerine kazanç kapısı yaparak halkı kandıranları, kadın ve çocukları inancımız içinde kullanarak sapık düşüncelerine alet edenleri de es geçmeyeceğim. Ayrıca 6 aydır tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de olumsuz etkileri bir türlü eksilmeyen Kovid-19 salgınının yarattığı korkuyu ve kuralları çiğneyenleri de yazılarımda aktaracağım. Özellikle “Maske, Mesafe ve Temizlik” konusunda sık sık hatırlatmalar yapacağım. Yanlışları ve yapanları da asla affetmeyeceğim. Koronavirüs sürecinin neden olduğu ekonomik sıkıntılara da çok sık değineceğim.

Özellikle esnafın, sanayicinin ve bu kesimleri ayakta tutan emekçilerin yaşadıklarını, işsizlik ve onun aileleri ile toplumumuz üzerindeki etkilerini uzman görüşleriyle aktaracağım. Sağlık konusunda mı; öncelikle fedakarca hizmet veren sağlıkçılara, yani doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarına gerek sözlü, gerekse fiziksel saldırı yapanların en ağır cezaları almaları için sonuna kadar takipçisi olacağım. Gelelim yılan hikayesine dönen ve belirsizliği bir türlü açıklığa kavuşturulmayan 50 yıllık birikimime rağmen ahkam kesmediğim eğitim konusuna.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 17 Ağustos, 31 Ağustos, 21 Eylül, uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitim başlıkları ile yaptığı açıklamalarda yaşanan ikilemin açıklığa kavuşması için konuyu bilenler ve uygulayanlarla birlikte bu köşede tartışacağım. Özellikle yüz yüze eğitim konusunda Bilim Kurulu’nun yapılması ve uyulması şart olan koşulları yerine getirmeyen okulların yöneticilerini buradan uyaracağım, hata yapanlara asla göz yummayacağım. Bir konuyu daha hatırlatayım: 27 yıldır yasal verileriyle takip ettiğim yerel yöneticiler (belediye başkanı) ile meclis üyelerinin gerçekleştirecekleri hizmetleri, yaşadıkları sıkıntıları ve onların vatandaşlardan istediklerini aktaracağım.

Çok konuşanları, her konuda bilmişlik taslayanları değil, halkının arasında onlarla bir araya gelip, hizmetlerde aksaklıkları görüp aşkla ve zevkle görev yapanları yazacağım.   Temizlik, su, toplu ulaşım, imar, yol, kaldırım, trafik, işgal, gürültü, kirlilik, sosyal belediyecilik ve aklınıza hizmet açısından gelen bunlar gibi konularda gördüğüm aksaklıklar dışında sizden gelen sorun, şikayet, öneri ve istekleri de dikkate alacağım. Tabi eğitim ve sağlık ile diğer kamu hizmetlerinde görev yapanların vatandaşlara yanlışlarının yanında güzellikleri de burada değerlendireceğim. Son uyarım da sokak hayvanı diye adlandırılan diğer canlılara eziyet edenlerin yanında, onlara sahip çıkanları da bu köşede paylaşacağım. Bu köşe benim değil sizin, birlikte paylaştığımız bir köşe olacak. Sevgilerimle…