Ferruh Güpgüp (Kayseri)
Bahire Bediş Morova Aydilek (Konya)
Mihri Pektaş (Malatya)
Meliha Ulaş (Samsun)
Fatma Esma Nayman (Seyhan)
Hatice Sabiha Görkey (Sivas)
Ayşe Seniha Hızal (Trabzon)
Benal Nevzat İstar Arıman (İzmir)
Mebrure Gönenç (Afyonkarahisar)
Sabiha Gökçül Erbay (Balıkesir)
Ayşe Şekibe İnsel (Bursa)
Huriye Öniz Baha (Diyarbakır)
Fatma Şakir Memik (Edirne)
Nakiye Elgün (Erzurum),
Fakihe Öymen (İstanbul),
Hatı Çırpan (Satı Kadın) (Ankara),
Türkan Örs Baştuğ (Antalya)
Hatice Özgener (Çankırı)

Birbirinden değerli 18 isim...
Doktor...
Çiftçi...
Terzi...
Büyük çoğunluğu öğretmen...

8 Şubat 1935 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinde meclis'e giren  ilk kadın milletvekillerimiz.

Küçük bir not : Bu seçimlerde 17 kadın milletvekilimiz  meclise girmişti..1936 yılında yapılan ara seçimlerde Hatice Özgener Hanımefendinin Çankırı'dan milletvekili seçilmesiyle, meclisteki kadın milletvekili sayımız da 18'e yükselmişti.

Oysa...
O tarihlerde birçok Avrupa ülkesinde
kadınlara seçme ve seçilme hakkı henüz verilmemişti.

Yanlış okumadınız değerli okurlarım.

Avrupa ülkelerinin bir çoğu, bizden en erken 10 yıl sonra seçme ve seçilme hakkını vermişlerdi kadınlarına.

Örneğin...
Fransa  1944'te...
İtalya 1945'te...
Belçika 1948'de...
İsviçre 1971'de vermişti seçme ve seçilme hakkını kadınlarına...

Dilerseniz...
Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesi sürecine bir göz atalım :

İlk olarak...

3 Nisan 1930  tarihinde yapılan belediye seçimlerinde, oy kullanma ve seçimlere girme hakkı elde etmişti kadınlarımız.

Ardından...

26 Ekim 1933'te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdi.

Son olarak...

5 Aralık 1934 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Anayasa ve Seçim Kanununda yapılan değişiklik ile, 317 üyeli mecliste oylamaya katılan 258 milletvekilinin tümünün oyuyla değişiklik önerisi kabul edilerek, kadınlarımız milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdi.

Ulu Önder'in engin  vizyonu, bir kez daha çağlar ötesini işaret ediyordu.
 
Şöyle diyordu Ulu Önder :

" İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki; bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki; bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin? "

“ Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadını bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.”


Son sözü yine Ulu Önder'e bırakarak yazımıza noktayı koyalım :


" Ey kahraman Türk kadını ! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın."

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 87. yılı kutlu olsun.

Yüzünüzdeki gülümseme, yüreğinizdeki sevgi ve içinizdeki umut her daim var olsun efendim.

Sağlıkla kalın...