87 Yıl önce bugün  

5 Aralık 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı verildi.  “Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” veren yasanın kabulü ile her yıl 5 Aralık “Kadın Hakları Günü” olarak kutlanmakta...
Bir zincirin gücü, en zayıf halkasının gücü kadardır. Kadın ne denli güçlü ise toplum da o denli güçlüdür. Kadınların temel ekonomik, demokratik, sosyal, siyasal, medeni haklardan mahrum bırakmak, küçük yaşta evliliğe zorlanmak, çalışma haklarının elinden alınması kabul edilemez bir durum olarak, toplumların geri kalmasına ve çöküşüne yol açacaktır.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle reform süreci de büyük bir ivme kazanacaktır. Bu Laikleşme yolunda attığımız her adım ayrı zamanda kadınımızı da karanlıktan aydınlığa yavaş yavaş taşıyacaktır. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim-öğretim bir düzene konup, dinsel eğitim yerine çağdaş eğitim ön plana çıkacaktır ve göz önüne alınacaktır.

Cumhuriyet döneminde kadın hakları konusundaki en önemli adım 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilen “Medeni Kanun” dur. Bu kanunla Şer’i hukuk yerine pozitif hukuk egemenliği kılınmış ve Türk kadını yasalar önünde mutlak bir biçimde erkekle eşit hale getirilmiştir.
Gerek Medeni Kanun’un kabulünde, gerek daha sonraki düzenlemelerde bazı kadın derneklerinin katkısı olmuştur. Bunlar 1913’te Nuriye Ulviye Hanım tarafından kurulan “Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Cemiyeti', 1923’te kurulan “Parti” Kadın Kolları”, 1924’te Mustafa Kemal Paşanın kız kardeşi Makbule Hanım’ı üye yapacak destek verdiği “Türk Kadın Birliği” dir.
Kadınlarımızı her alanda toplumsal bir biçimden hayattan soyutlamaya çalışan, aile içi şiddet ve aşalayıcı davranışlar  uygulayarak adeta kadınları infaz eden, asılsız gerekçelerle kadınlarımıza ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi gören, onların erdem ve değerini anlayamayanlara ve  zihniyetlere karşı; çalışma ve yürütme  başlanılmıştır.
Kadınların ülkemizin tüm yönetiminde etkin olmak istemesi  ile  bu kadınları destekleyen yine kadınlar olmuştur. Kadının kadın yanında olması, bu destek çok önemli ve güzeldi ve "seçilme hakkı” tanınmasıyla daha da anlamlı bir gün haline gelmiştir.


İtalya’da1945, Fransa’da 1944, Belçika’da 1960, İsviçre’de 1971 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesiyle Türkiye ve Türk kadınları diğer medeniyetlere de öncü olmuştur. Fransız İhtilali'nin ardından Fransız meclisi İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ni yayımladı. Bildirgede geçen 'homme' sözcüğü, yalnızca erkek bireyleri kastediyordu ve bu nedenle Olympe de Gouges, Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ni hazırladı.

Bildirgedeki 17 madde ve bildirgenin özeti şöyle:

Madde 1 Kadın ve erkek özgür doğar ve erkeklerle haklar bakımından eşittir.

Madde 2: Her siyasi derneğin bir amacı olmalı, kadın ve erkeğin, doğal ve daimi haklarını korumaktır. Haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve özellikle baskıya karşı koymaktır.

Madde 3: Her devlet gücünün esası kadın ve erkeklerin birliğine ve onların ulustaki varlıklarına dayanmaktadır.

Madde 4
Özgürlük ve adalet diğerine ait olan her şeyin iadesinden oluşmaktadır.

Madde 5: Doğa ve akıl yasaları toplum için zararlı olabilecek tüm davranışları yasaklar.

Madde 6: Her bir devlet gücünün esası kadın ve erkeklerin birliğine ve onların ulustaki varlıklarına dayanmaktadır.

Madde 7: Özgürlük ve adalet diğerine ait olan her şeyin iadesinden oluşmaktadır.

Madde 8: Doğa ve akıl yasaları toplum için zararlı olabilecek tüm davranışları yasaklar.

Madde 9: Yasa genel iradenin ifadesi olmalıdır. Bütün kadın ve erkek vatandaşlar şahsen veya bir vekil aracılığıyla yasanın oluşumuna katkıda bulunmalıdır. Bütün kadın ve erkek vatandaşlar yasanın önünde eşit olup; bütün rütbe, pozisyon ve resmi dairelere eşit ölçüde kabul edilmelidir.

Madde 10: Hiçbir kadın bu yasaların dışında bırakılmayacaktır. Kadın belirli durumlarda yasalar önünde suçlanacak, tutuklanacak ve hapsedilecektir. Kadınlar da erkekler gibi, hükmü kesin olan bu yasalara bağlı olacaktır.

Madde 11: Yasa sadece mutlak, açık ve gerekli cezalar vermelidir.

Madde 12: Suçlu bulunan her bir kadına yasanın yaptırımları uygulanır.

Madde 13: Kimse genel bir politika olsa bile, mahkümiyetinden dolayı dava edilemez. Kadın darağacına çıkma hakkına sahiptir, aynı ölçüde konuşmacı kürsüsüne çıkma hakkına da sahiptir.

Madde 14: Fikir ve düşüncelerin özgürce ifadesi kadın haklarının en değerli maddelerinden biridir, çünkü bu özgürlük babaların çocuklarıyla olan babalık bağlarını garanti altına alır. Her kadın vatandaş onu gerçekleri gizlemeye zorlayan barbarca önyargılar olmadan "Ben bize ait olan bir çocuğun annesiyim" diyebilir.

Madde 15: Kadınların ve kadın yurttaşların haklarının güvence altına alınması, daha büyük bir yararı ortaya koyar. Bu güvence, bu hakların tanındığı kişilerin ayrıcalığı olmamalıdır, herkesin yararına hizmet etmelidir.

Madde 16: Devletin giderleri ve idari giderler için kadın ve erkeklerin katkısı eşittir.

Madde 17: Kadın ve erkek yurttaşlar kendileri veya temsilcileri aracılığıyla vergilerin zorunlu olup olmadığına karar verme hakkına sahiptir.


Hakların garantisinin olmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur. Ulusu oluşturan bireylerin çoğunluğu yasanın biçimlendirilmesinde katkıda bulunmadı ise, o yasa yoktur ve geçersizdir.
Birlikte veya ayrı olarak herkesin hakkıdır. Kimse ulusun asıl miras payından yoksun bırakılamaz.

1934 yılından günümüze kadar kadınlarımız, eğitimden sağlığa, yasama, yürütme ve yargıdan iş dünyasına, siyasetten ekonomiye, sanattan spora kadar hayatın her alanında başarıyla görev almışlar ve almaya da devam etmektedirler.

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”