İzmir’in Kurtuluş Savaşı tarihinde çok özel bir yeri vardır… Tek kelimeyle, Türk’ün bağımsızlık mücadelesini başlatan ve bitiren şehir…

Bu süreçte iki kahraman öne çıkar; biri kurtuluş ateşini yakan gazeteci Hasan Tahsin, diğeri de 9 Eylül 1922’de, düşmandan temizlenen kente ilk giren kahraman Teğmen Ali Rıza Akıncı…

Dahi komutan Mustafa Kemal’in komutasında İzmir’i işgal eden Yunan ordusunu denize döken kahramanlardan biridir Teğmen Ali Rıza Akıncı… İzmir Hükümet Konağı’na 9 Eylül 1922 sabahı Türk bayrağını çeken Fahrettin Altay Paşa komutasındaki  5. Süvari Kolordusu 2. Tümen 4. Alay 2. Bölük Süvari Takım Komutanıdır Teğmen Ali Rıza Akıncı…

3 yıl önce Hasan Tahsin’in şehit edildiği yerde, onun bıraktığı bayrağı teslim alan o yüce komutan…

YENİDEN HAYATA DÖNDÜ…

Askerler arasında çok sevilen, yürekli, cesur, ileri görüşlü bir subay olan Teğmen Ali Rıza Akıncı, İzmirli ünlü yazar Yaşar Aksoy’un kaleminden, akıcı öykücülüğüyle yeniden hayat buluyor 21, yüzyılda…

Üstelik Yaşar Aksoy’un çocukluk anıları eşliğinde…

Tarih kitaplarında birkaç satırla anlatılan yüce komutan, Aksoy’un kaleminde, tüm hayatıyla ve kahramanlıklarıyla okuyucuyla buluşuyor ve sonsuzluğa adını yazdırıyor.

Unutulmuyor, unutturulmuyor…

Kitap aynı zamanda İzmir’in kurtuluş destanı… İstiklal Ordusu’nun en altındaki aç, susuz, uykusuz, beş parasız, çıplak atına semersiz binen, kuru peksimetten başka hiçbir şey yiyemeyen, atı ve tüfeğinden  başka hazinesi olmayan ama vatan aşkıyla kavrulan insanların emperyalizme karşı destansı isyanının da hikayesi…

Uzun yıllar Yeni Asır’da birlikte çalıştığımız, kendisinden çok şey öğrendiğim Yaşar Aksoy’un İstiklal Süvarisi Teğmen Ali Rıza Akıncı kitabı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndan birkaç gün önce elime ulaştı ve bir solukta okudum…

23 Nisan’ı onurlandıran bir kahramanlık öyküsü bu…

TARİH YAZMAK USTALIK İSTER

Nefis bir anlatımla, Kurtuluş Savaşı’nı tüm coşkusuyla satır satır yeniden yaşadım. Tarih yazmak ustalık ister, belgelere dayanır ve tüm gerçeğiyle yansır…

O sert ve acımasız mücadeleyi bir romancı ustalığıyla, insanlık öyküsüne dönüştürmek, 100 yıl öncesini bugünmüş gibi yaşatmak, yazarlık başarısıdır.

Yaşar Aksoy bunu hep yapıyor.

Bundan önce yazdığı Hasan Tahsin de de yaptı, Gavur Mümin’de de…

Tozlu raflardan çıkardığı destansı hayat öyküleriyle, günümüz gençliğine ışık oldu, gurur duyacağı hatıraları anımsattı.    

Türk Edebiyat Hayatı’na da ölümsüz eserler bıraktı…

Hasan Tahsin, Gavur Mümin ve Teğmen Ali Rıza Akıncı, birer kahramanlar serisi olarak, onurlu Türk tarihinde yerini alıyor.

Eline, yüreğine sağlık Yaşar Aksoy…

------------------

Kültürpark yalnız ve

çaresiz kalmamalı

İzmir’in en sevdiğim köşelerinden biridir Kültürpark… Bir dönem İzmir Fuarı’nın yükünü çeken ve tüm dünyayı büyüsüyle cezbeden bir köşeydi bu yeşil dünya…

Kaskatlı havuzu, gazinoları, çay bahçeleri, mini treni, lunaparkı ve ülke pavyonlarıyla dünyayı ayağımıza getiren bir muhteşem eğlence ve dinlence mekandı…

Burada semaverde çay içmenin, göl gazinosu çevresindeki su kayıklarına binmenin keyfine doyum olmazdı. Hele sanatçıları yakından izlemek için gazinoları doldurmak başka bir alemdi.

İzmir’in marka değeri, İzmirlilerin huzur köşesi ve ekonominin can damarıydı…

Çeşitli gerekçeler gösterilerek, çocukluğumda bir ay olan fuar, önce 20 güne sonra 10 güne indi, sonra da Kültürpark’tan taşındı, ihtisaslaştı.

Halka huzur veren, yollarını yürümekten yorulmadığımız fuar geceleri anılarda kaldı, Kültürpark da yalnız…

SESSİZ VE AMAÇSIZ

Şimdi Kültürpark, eski günlerinden çok uzakta, sessiz ve amaçsız duruyor İzmir’in ortasında…

Geçmişinden hiçbir iz kalmadı, hepsi birbir eridi, gitti…

Oysa yaşatılabilir, günümüze uygun formatla, yine marka değerine uygun, İzmirlilerin hayatında yeri olabilirdi…

Garip bir şekilde amaçsızlığa terk edildi.

Nikah Salonu ya da spor yapanlar olmasa, hiç insan sesi duyulmayacak.

Bence bu sessizlik Kültürpark’a yakışmıyor. Fuar taşınmış olabilir ama İzmir’in ruhu, can damarı orada… Yeniden eski günlerine dönebilir.

Çay bahçeleri, barları, kafeleri, kültür evleri, sergi salonları, açıkhava etkinlikleriyle yeniden İzmirlinin yüreğine oturabilir. Ressamlar burada resim yapabilir, şarkıcılar mini konserler verebilir, restoranlar yeniden açılabilir, kaskatlı havuz yine ve her gece renk cümbüşüyle su danslarının merkezi olabilir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin elini tutan mı var.

Bunun için azıcık bir çaba yeter…

Üstelik, Türkiye’nin akın akın İzmir’e akması da cabası…

İZMİR’İN RUHUNA AYKIRI

İşte bunun için, eski Konak Belediye Başkanı Ahmet Sarışın’ın sosyal medyadan başlattığı, “Eski İzmir Fuarı’nı yaşatalım” kampanyasını anlamlı buluyor ve İzmir’in geleceği için destekliyorum.

Çünkü Fuar, İzmir’in yakışanı, Kültürpark da gelin çiçeğiydi.

Sözün özü, şen kahkahaların yükselmediği bir Kültürpark, İzmir’in ruhuna aykırı...

GÜNÜN SÖZÜ

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Atatürk