Son Mühür TV’de yayınlanan Hasan Tahsin Kocabaş ile Gündem Yorum programında bu hafta tarım konuşuldu. CHP 27. Dönem İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’ın konuk olduğu programda Türkiye’nin tarım alanında yaşadığı problemler ele alındı.

CHP 27. Dönem İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partide siyaset yapmaktan büyük onur duyduğunu dile getirirken, bir bilim insanı olarak Atatürk’ün 'Benim söylediklerimle bilimin söyledikleri arasında çelişki olursa bilimi seçin’ sözüne atıfta bulunarak bu şiarda yürüdüğünü ifade etti.

Siyasette var olma sürecini anlatan Sındır, kendisi üniversitede öğretim görevlisi iken, partiden bir grup arkadaşların geldiğini ve ısrar ettiklerini ifade etti. Sındır: ‘Bir yandan akademik çalışmalarıma devam ederken, toplumsal sorumluluğumun gereğini yapmaya gayret ediyordum. O dönemin İl Başkanı Sayın Kemal Karataş ve o zaman Genel Başkanı olan Deniz Baykal’ın iradesiyle aday olabildim ve belediye başkanı oldum’ dedi.

‘Benim mal mülk servetim olmadı’

Görevine bir dönem daha devam edemediğini ifade eden Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, bunun başarısızlık olarak değerlendirmediğini söylerken: ‘Bugün Bornova’da bir mahalleye girseniz sevgiyle yad ediyorlar. Benim mal mülk servetim olmadı. Şu anda da hayatımda maaşımdan başka hiçbir gelirim yok. En büyük servetim insanların sevgisi. Ona rağmen siyasetin çarkları ikinci dönem başkanlık yapmamın önüne geçti. Sonra da yine partimizin üye tabanının iradesiyle ön seçimle milletvekili oldum. Ön seçim olmasaydı o şans da olmayacaktı. Siyasette var olmamın gerektiğini düşünenlerin çabasıyla milletvekili oldum’ şeklinde konuştu.

‘Ortada siyasi irade yok’

Tarımın bilerek ve isteyerek baskılanarak yok edildiğinin altını çizen Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır: ‘Ortada siyasi irade yok. Örneğin dünyada fındığın 2/3’si Türkiye’de üretiliyor ama fındık üreticisi mutlu değil. Dünyanın en kaliteli pamuğu Bergama’da üretilir ama neredeyse pamuk kalmadı. Pamuk üretim alanları yarı yarıya daraldı.

‘Tarım sahipsiz, üretici sahipsiz’

‘Tarım sahipsiz, üretici sahipsiz’

Ürün bazında bakmak yanıltıcı olur. Tarım sektöre bütünsel baktığınızda sektöre verilen önem artacak. Ortaya bir takım nedenler atılıyor, küresel ısınma iklim değişikliği vs. denerek. Bunların hepsi tarımın gerçekliğini görmekten ve yorumlamaktan uzak. Tarım gerçekten sahipsiz, çiftçi üretici sahipsiz ve kendi halinde bırakıldı. Ki kendi halinde bırakılsa yine iyi, baskılanan bir tarım var.

‘Ek düzenleme ile üretici neyi üreteceğine özgür iradesiyle karar veremeyecek’

Tarım Kanunu’nda değişiklik yapıldığını kendisinin bu değişikliğe itiraz ettiğini belirten Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır: ‘Benim üzerinde son kez ısrar ettiğim kanun değişikliğiydi o, ama tarım kanunun 7. Maddesine geçti. Üretim planlamasının nasıl yapılacağına dair bir maddeydi. Ek düzenleme ile üretici neyi üreteceğine kendisi özgür iradesiyle karar veremeyecek. İl müdürlükleri üreticilerin hangi ürünleri üreteceklerini, ne kadar alanda ürün üreteceğini, çiftçi tercih yaparsa yönlendirileceğine dair bir düzenleme bu. Sözleşmeli tarım zorunlu hale getiriliyor’ ifadelerini kullandı.

‘Tarımda destekleme dediğimiz şeyin amacı üretimi planlamaktır’

Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır , tarımda desteklemenin amaçlarından bahsederken: ‘Tarımda destekleme dediğimiz şeyin amacı üretimi planlamaktır. Hangi ürünü üreticinin tercih etmesini istiyorsanız, o ürüne üretim teşvikleri verirsiniz, kaliteyi desteklersiniz. Üretici de o teşviğe ulaşmak için toprağı analiz eder, gübresini kontrollü uygular, kaliteyi en üst düzeyde tutmaya çalışır. Nasıl ihracatı teşvik etmek istiyorsanız tarımda da böyledir. Bunun yerine ben sana bunu uygulayacağım diyorsunuz. Bakanlık bununla ilgili yönetmelik çıkardı. Artık belediyeler bile bunu yapamayacaklar. Nerede neyin yetiştirileceğine bakanlık karar verecek’ dedi.

’Bu ülkede tarıma bakış açısında belli lobilerin etkili olduğunu düşünüyorum’

Tarıma bakış açısında lobiciliğin olduğunu düşündüğünü söyleyen Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, ‘Ben bu ülkede tarıma bakış açısında belli lobilerin çok ciddi nüfusu ve etkisi olduğunu düşünüyorum. Biz fındık diyoruz, Örneğin, İtalya’da küresel tekel bir firma hangi fiyattan isterse fındık piyasası o fiyattan oluşuyor. Karteller oluşuyor.

Birleşmiş Milletler'den İran'a taziye mesajı geldi! Birleşmiş Milletler'den İran'a taziye mesajı geldi!

Emperyalizm başka ülke üzerindeki egemenlik kurması olarak algılanırdı. Ülkeler arasındaki egemenlik ilişkisi, şirketlerin ülkeler arasındaki egemenlik ilişkisine dönüştü ve bu küreselleşme adı altında yapıldı.

‘Aile işletmeleri istenmeyen bir durum’

‘Aile işletmeleri istenmeyen bir durum’

Aile işletmeleri istenmeyen bir durum. Türkiye’de AB üyelik sürecine girdik. Avrupa’da tarımda çalışan nüfus en fazla yüzde 8, Türkiye’de 35-40 civarında bunu düşürelim çabası küçük işletmeleri ortadan kaldırmaya ve endüstriyel şirketlerin doğmasına sebep oldu’ ifadelerine yer verdi.

‘Türkiye’de borcu olmayan çiftçi yok’

Türkiye’de çiftçilerin yaşadığı zorluklara değinen Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, çiftçinin finans birikimi olan bir işletme olmadığının altını çizdi. Sındır: ‘Bugün Türkiye’de yaşanan gerçek şu, borcu olmayan çiftçi yok. Çiftçi finans birikimi olan bir işletme değil. Tam tersine bankaya kredi borcu olan kişidir çiftçi. Bu enflasyon koşulları adı altında ürününü yetiştiriyor ve riskleri üzerine alıyor. Sezon sonunda ürününüzü hasat etmeye kalktığınızda, pazara bir bakıyorsunuz düşük fiyattan veriyorsunuz. Çünkü alıcılar anlaşmış, kartel dediğimiz şey bu. Bu suçtur ve ben bunu rekabet kurumuna kaç kere sordum. Ürününü pazara sunacak, o kadar borcu var ama düşük fiyata satıyor.

Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, ‘Tarım Toprak ve Arazi Kullanımı’ Kanunu’ndan bahsetti. Sırdar, şu ifadeleri kullandı:

‘Tarım Toprak ve Arazi Kullanımı’ Kanunu

‘Tarım toprak ve arazı kullanımı diye bir kanun var. Eskiden bu kanun da yoktu bir yönetmelik vardı. Tarım alanlarının tarım dışı kullanılmasına dair yönetmelikti adı. Adı bile düzenleyen bir yönetmelikti bir yerde. O dönemlerde bir takım çok uluslu şirketler fabrika kurmak istediler, bir gecede bakanın imzası ile önünü açan tarım alanlarının yok oluşunun başlangıç süreciydi.

‘Tarım alanlarının ortasında orada bir anda endüstri tesisi kuruldu’

Sonradan toprak koruma arazi kullanım kanunu çıktı. Bu kanun çerçevesinde sözde tarım alanlarını koruyacağız. Arkasından bir sürü istisna getirildi. Bu istisnalardan bir tanesi, tarım alanları sanayi tesislerine endüstri bölgelerine açık hale getirildi. Sözde koruma zırhı kaldırıldı. Tarım alanlarının ortasında orada bir anda endüstri tesisi kuruluyor.

‘Kemalpaşa’ya sanayi bölgesi mi tarım bölgesi mi kararını vermeden her şeyin önünü açarsanız böyle olur’

Kemalpaşa’da bir türlü karar verilememiş. Bir tarım bölgesi Kemalpaşa. Kemalpaşa müstesna bir ovadır. Verimlidir, kiraz gibi bir ürünü yetiştirebildiğimiz, klima özellkleri ile ayrıcalıklı bir yerdir. Her yerde kiraz yetiştiremezsiniz. Şimdi bunu yok görürseniz, bir türlü Kemalpaşa’ya sanayi bölgesi mi tarım bölgesi mi kararını vermeden her şeyin önünü açarsanız böyle olur.

‘Tiny house bir fecaat’

Tiny house ayrı bir fecaat onlara nasıl izin veriliyor ? İmar yönetmeliğinde de ana yola cephesi olan şu kadar metrekare alanda şu kadar metrekare inşaat izni veren düzenlemeler var. Dolayısıyla bizde yasalar da her türlü istisnası ile bu ülkede her şeyin yapılabilmesinin önünü açıyor.

ÇED

ÇED

Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, ÇED hakkında konuştu. Sırdır, şu ifadelere yer verdi: ‘ÇED’in adı Çevresel Etki Değerlendirme ama kılıf uydurma yönetmeliği. Ocak 2002’den 2024 Şubat ayına kadar 22 sene içerisinde 100 bin 710 başvuru olmuş ÇED için. Peki 100 bin başvurudan ÇED olumsuz kararı kaç tane çıkmış ? 34 olumsuz yanıt var. Olumsuz çıkınca orada yapılmak istenen yapılamıyor. 100 bin başvurudan 34 olumsuz karar çıkmış. Madencilik işletmelerinin yaptığı, 7415 başvuru var aynı dönem içerisinde 7 olumsuz karar çıkmış. Bu ülkede yasa ve kanunlar var.

Havza başında üretim planlaması hakkında bakanlık bu konuda destekleme tercihleriyle, üretimi teşvik edici uygulamadan çok karar iradesini çiftçiden alıp bakanlığın uygulamasını sağlıyor. Üreticinin ürün tercihi bakanlığın ürün deseni planlaması çalışması ile oluyor.

Teşvik ve destekler

Çiftçiye verilen teşvik ve destekler hakkında konuşan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır şu sözleri kullandı:

‘Üreticinin ürün kararını vermeden önce teşvik ve desteği açıklaman lazım. Tarımda örümcek ağı diye bir teorem vardır. Bu yıl bir ürün az üretilmiştir dolayısıyla arzı da azdır, talebe bağlı olarak ürün fiyatı yüksek kalır. Bir sonraki yıl bütün üreticiler o ürünü üüretmeye başlar, çiftçi zarar eder çünkü fiyatlar düşer. Çok farklı modeller var AB bu sayede üretimde zirve yaptı.

Türkiye tarımı ne zaman başladı?

Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır: ‘1999’da IMF niyet mektubu dünya bankası kredileri ile başlayan süreç sonrasında bir çöküş dönemine evrildi. Doğrudan gelir desteği adı altında ne olduğu belli olmayan destekleme modeline geçildi. Üretimi destekleyen bir yandan da çevreyi koruyarak güvenli gıda üretimi modelinden ziyade, çiftçinin cebine yaşamını idame ettirmek gibi para vereyim anlamında destekleme oldu. Destekleme amacına uygun yapılmıyor.

Türkiye’nin şöyle bir şanssızlığı var: Bizim üretim alanlarımızın neredeyse yüzde 70’e yakın kısmı kuru tarım alanları. Kuru tarım alanları sulama imkanının olmadığı alanlardır. Yağmurla yağışa dayalı bir üretim yönetimi. Bitkinin gelişim dönemlerinde yağışın olması durumunda en yüksek verimi alırsın yoksa sulama imkanın yoktur’ dedi.

Bu ülkede bir Tarım Bakanı ‘Toprak Mahsulleri Ofisine ne gerek var?’ dedi

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin önemine değinen Sındır, ‘Türkiye tarım topraklarının 25 milyon hektarsa 8,5 milyon hektarı sulanabilir ki onun da 6,5 milyon hektarı sulanabiliyor. Onun dışında kalan tarım alanları sulamadan mahrum kalıyor. O nedenle iklim değişikliği ve yağış düzensizlikleri tarımsal üretimde özellikle kuru tarımı etkiliyor. Buğday ve tahıl üretimindeki verim azalışlarının bir nedeni iklim rejimine bağlı oluyor. Bu bir nedeni ama buğdayda üretimi teşvik eden önlemleri almazsanız, olmaz. Bu ülkede bir tarım bakanı ile karşılaştım ki toprak mahsulleri ofisine ne gerek var dedi. Biz lisanslı depoculuğu teşvik etmeye çalışıyoruz, toprak mahsulleri ofisi ile rekabet mi edecek ? Kapatırız gider dedi.

‘Toprak Mahsulleri Ofisi bu ülkenin sigortasıdır’

Ben de dedim ki ‘Toprak mahsulleri ofisini siz sadece depo işi gören bir kurum olarak mı görüyorsunuz ? Toprak Mahsulleri Ofisi bu ülkenin sigortasıdır. Piyasayı regüle eden düzenleyen dış alım ve sayımla, bu ülkede tüketicinin sağlıklı ucuz bir şekilde ekmek almasının güvencesi toprak mahsulleri ofisidir. Onu bir depo mantığıyla gören bir anlayış var’ ifadelerini kullandı.

Tarım ve orman bakanlığının görevi ne?

Tarım ve Orman Bakanlığı hakkında konuşan Sındır, Tarım ve orman bakanlığının görevi, bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın sağlıklı güvenli yeterli ucuz nitelikli beslenmesi ve gıda üretiminin güvence altına alınmasını sağlamaktır. Bunu yapabilmesi için, üretim kaynaklarını korumak kollamak zorundadır. Tarım topraklarının azalmasının önlemek, toprakların verimliliğini korumak ve suyun kalitesini kollamak zorundadır. Üreticiyi tarımsal yayın hizmeti ile bilgilendirmek zorundadır. Bu yapılıyor mu ? Hiçbirisi yapılmıyor. Sözde, göstermelik olduğunu görüyorsunuz.

Yerel yönetimlere tavsiyeler ne olabilir ?

Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, yeler yönetimlerin konu hakkında yapılmasını önerdiği şeyleri şu şekilde anlattı:

‘Yerel yönetici o kentteki, üreticinin ürününü en iyi şekilde en sağlıklı ve alıcıların hegemonyasını kırarak ürünün eder fiyatından satılmasına yönelik çalışmalar yapabilir. Üreticiye bilgi aktarma önemlidir. Ben olsam her köye mutlaka ulaşan bir yayın ekibi oluştururum. Onların sorunlarını dinler, üretirken, üretim sonrası satış ve pazarlamadaki güvencesi olmaya çalışırım. Üretici yerel yöneticinin gücünü arkasında hisseder ve alıcılara teslim olmaz.

Kaynak: HABER MERKEZİ